8 Temmuz 2009 Çarşamba

ALLAH HER İNSANIN DUASINI KABUL EDER

ALLAH HER İNSANIN DUASINI KABUL EDER

Sonsuz merhamet, şefkat ve güç sahibi olan Allah, Kuran'da insanlara çok yakın olduğunu, Kendisi'ne dua ederek bir şey istediklerinde onların dualarını kabul edeceğini bildirir. Bu konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)

Allah, ayetinde de bildirdiği gibi her insana çok yakındır, her insanın dileğini, içinden geçirdiklerini, düşündüklerini, bir dostuna söylediklerini, fısıldaşarak konuştuklarına, hatta bilinçaltında taşıdıklarına kadar bilir. Dolayısıyla, Allah Kendisi'ne yönelip dua eden, Kendisi'nden istekte bulunan herkesi duyar ve bilir. Bu, insanlar için çok büyük bir nimet ve Allah'ın rahmetinin, merhametinin ve sonsuz gücünün bir göstergesidir.

Allah, sonsuz bir güç ve ilme sahiptir. Allah, tüm evrende var olan herşeyin sahibidir. En güçlü gibi görünen insanlardan en büyük zenginliklere, en ihtişamlı gök cisimlerinden toprağın derinliklerinde yaşayan küçücük bir hayvana kadar canlı cansız her varlık Allah'a aittir ve Allah'ın irade ve idaresi altındadır.

Bu gerçeğe iman eden bir insan, Allah'tan herşeyi isteyebilir ve Allah'ın duasını kabul etmesini umabilir. Örneğin amansız gibi görünen bir hastalığa yakalanan bir insan, elbette ki tüm tıbbi tedbirlere başvuracaktır. Ancak, şifayı verenin Allah olduğunu bilerek, Allah'a sağlığı için dua eder. Veya içinde bir tür korku ya da endişe duyan bir insan, Allah'ın kalbine ferahlık vermesi ve onu tüm korkularından kurtarması için dua edebilir. İşinde karşısına zorluklar çıkan bir insan, Allah'ın işlerini kolaylaştırması, zorluklarını gidermesi için Allah'a yönelebilir. İnsan bunlar gibi saymakla bitmeyecek kadar çok konuda Allah'tan istekte bulunabilir. Allah'ın hidayetini artırması, onu cennette salihlerle birlikte sonsuza dek ağırlaması, cenneti, cehennemi, Allah'ın gücünü daha iyi kavrayıp anlamak için kavrayışını artırması, zenginliğinin artması gibi...

Ancak, bu noktada belirtilmesi gereken ve Kuran'da bildirilen bir sır daha vardır. Allah bir ayette, "İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir." (İsra Suresi, 11) şeklinde bildirmektedir. Örneğin, bir insan çocuklarının geleceği için Allah'tan büyük bir mülk ve zenginlik isteyebilir. Ancak Allah onun bu isteğinde bir hayır görmeyebilir. Belki de zenginlik çocuklarının azgınlaşıp şımarmalarına neden olacaktır. Allah, bu insanın duasını duyar ve onun duasına en hayırlı şekilde karşılık verir. Veya bir insan bir yere bir an önce ulaşmak için dua eder. Ama belki de kendisi için oraya daha geç gitmesi ve biriyle karşılaşarak ondan ahiretine fayda getirecek şeyler öğrenmesi daha hayırlıdır; işte Allah bunu bilir ve bu kişinin de duasına yine en hayırlı olacak şekilde icabet eder. Yani Allah o insanı işitir, ama duasında onun için bir hayır görmüyorsa, onun için en hayırlı olanı yaratır. Bu, çok önemli bir sırdır.

Bu sırrı bilmeyenler, Allah'a dua ettikten sonra duaları gerçekleşmediğinde, Allah'ın kendilerini duymadığını zannederler. Bu, çok sapkın ve cahilce bir inanıştır. Çünkü Allah insana şah damarından daha yakındır. (Kaf Suresi, 16) O, insanın her konuşmasından, her düşüncesinden, hayatının her anından haberdardır. İnsan uyurken bile, Allah onun her halini, rüyasında gördüklerine kadar bilir. Bunların tümünü yaratan Allah'tır. Dolayısıyla, insan Allah'a her dua ettiğinde Allah'ın duasını bir ibadet olarak kabul ettiğini bilmeli ve duasına kendisi için en hayırlı zamanda ve en hayırlı şekilde karşılık verileceğine iman etmelidir.

Dua, her insan için çok kıymetli bir ibadet ve büyük bir nimettir. Çünkü Allah, insana dua aracılığı ile Allah'ın hayırlı ve güzel gördüğü herşeye erişme imkanı vermiştir. Allah, "De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?…" (Furkan Suresi, 77) ayetiyle duanın insanlar için önemini bildirmektedir.

Allah sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul eder

Dua edilen zamanlar, insanın Allah'a olan yakınlığının, dostluğunun ve Allah'a ne kadar muhtaç olduğunun en açık olarak anlaşıldığı anlardır. Çünkü insan dua ederken, hem Allah'ın karşısında ne kadar aciz ve güçsüz olduğunu anlar, hem de kendisine Allah'tan başka hiçbir gücün yardımının olamayacağının farkına varır. İnsanın duasının samimiyeti ve içtenliği ise, Allah'tan istediği şeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu hissetmesi ile ilgilidir. Örneğin her insan dünyaya barış ve huzur gelmesi için dua edebilir. Ancak savaşın ortasındaki bir insanın bu konudaki duası, diğerlerine göre daha sıkıntı ve ihtiyaç içinde olacak, dolayısıyla bu insan bu konuda Allah'a çok daha fazla yalvararak ve muhtaç olarak dua edecektir. Veya denizin ortasında fırtınaya yakalanmış bir gemideki ya da düşmek üzere olan bir uçaktaki insanların hepsi, Allah'a yalvara yalvara dua ederler. Dualarında son derece içten ve boyun eğici olurlar. Allah bir ayette bunu şöyle bildirir:

De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz." (Enam Suresi, 63)

Allah'ın Kuran'da insanlara bildirdiği makbul dua, "yalvara yalvara" olan duadır:

Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (Araf Suresi, 55)

Allah bir başka ayette ise, sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul ettiğini bildirir:

Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)

Elbette ki bir insanın istekleri için Allah'a yalvarması, sıkıntı ve ihtiyaç içinde dua etmesi için, ölüm tehlikesi içinde olması şart değildir. Bu örnekler, insanların, duanın samimi ve içten olması için nasıl bir ruh hali gerektiğini, gafletten kurtuldukları ölüme yakınlık anlarında nasıl Allah'a yöneldiklerini kıyas edebilmeleri açısından verilmektedir. Allah'a gönülden bağlı olan müminler ise ölümü görmeseler dahi, Rabbimiz'e her zaman samimiyetle ve acizliklerini bilerek muhtaç bir halde yönelirler. Bu onları, inkar edenlerden ve imanı zayıf olanlardan ayıran önemli bir özelliktir.

Duada sınır tanımamak

İnsan helal-haram sınırları içinde Allah'tan herşeyi isteyebilir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, Allah tüm evrenin tek hakimi ve tek sahibidir ve eğer dilerse, insana her dilediğini verir. Dua ile Allah'a yönelen her insan, Allah'ın herşeye gücünün yettiğine, her isteğinin Allah için çok kolay olduğuna, duası kendisi için hayırla sonuçlanacaksa Allah'ın isteğini gerçekleştireceğine iman etmelidir. Kuran'da örnekleri verilen peygamberlerin ve salih müminlerin duaları, müminlerin Allah'tan neleri istediklerine dair birer örnektir. Örneğin Hz. Zekeriya Allah'tan hayırlı bir soy istemiştir ve karısı kısır olmasına rağmen Allah onun duasına karşılık vermiştir:

Hani o (Hz. Zekeriya), Rabbine gizlice seslendiği zaman; demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım. Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et. Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl." (Meryem Suresi, 3-6)

Allah, Hz. Zekeriya'nın duasını kabul etmiş ve onu Hz. Yahya ile müjdelemiştir. Hz. Zekeriya ise, bir oğlu olacağı müjdesini aldığında, karısı kısır olduğu için buna şaşırmıştır. Allah'ın Hz. Zekeriya'ya verdiği cevap müminlerin dualarında unutmamaları gereken bir sırrı içermektedir:

Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." (Ona gelen melek:) "Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım." (Meryem Suresi, 8-9)

Kuran'da duasına icabet olunan daha birçok peygamberin haberi verilmektedir. Örneğin Hz. Nuh, hidayet bulmaları için her yolu denediği, ancak buna rağmen azgınlığı giderek artan kavmi için Allah'tan azap istemiş ve Allah duasına karşılık kavmine, tarihe geçecek kadar büyük ve şiddetli bir azap vermiştir.

Bir sıkıntı dolayısıyla Hz. Eyüp de Allah'a çağrıda bulunarak "... Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın" (Enbiya Suresi, 83) demiştir. Allah, Hz. Eyüp'ün duasının karşılığını Kuran'da şöyle bildirir:

Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)

Hz. Süleyman'ın Kuran'da haber verilen, "Rabbim beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen karşılıksız armağan edensin" (Sad Suresi, 35) şeklindeki duasına karşılık Allah ona çok büyük bir iktidar ve zenginlik vermiştir.

Dolayısıyla, dua edenler, Allah'ın gücünün herşeye yettiğini ve Allah'ın 'Ol' emriyle, herşeyin bir anda olabileceğini bilmeli ve bunlara iman ederek Allah'tan istekte bulunmalıdırlar. Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi, Allah için herşey kolaydır ve Allah her duayı işitir ve bilir.

Allah, dünyayı isteyenlere dünyayı verir, ancak onlar ahirette büyük bir kayıp içinde olurlar

Allah'tan gereği gibi korkup sakınmayan, ahirete de kesin bir bilgiyle iman etmeyen insanların istekleri sadece dünyaya yönelik olur. Onlar zenginliği, mülkü, itibarı hep bu dünyadaki hayatları için isterler. Allah, sadece dünya için istekte bulunanların ahirette bir kazançları olmayacağını bildirir. Müminler ise hem dünya hayatları hem de ahiretleri için Allah'tan istekte bulunurlar, çünkü ahiretin dünya hayatı kadar kesin ve yakın bir hayat olduğuna iman ederler. Allah, bunu Kuran'da şöyle bildirir:

... İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur. Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir. (Bakara Suresi, 200-202)

Müminler de dualarında Allah'tan sağlık, zenginlik, ilim ve güzellik isterler. Ancak onların her dualarında Allah'ın hoşnutluğu ve dine uygun bir niyet vardır. Örneğin zenginliği, Allah yolunda kullanmak için isterler. Bu konuyla ilgili olarak Allah'ın Kuran'da örnek verdiği peygamberlerden biri Hz. Süleyman'dır.

Hz. Süleyman, Allah'tan kendisine kimsenin erişemeyeceği kadar büyük bir mülk vermesini isterken bunu dünyaya yönelik bir hırs olarak değil, Allah yolunda kullanmak, insanları Allah'ın dinine çağırmak ve Allah'ı zikretmek için istemiştir. Hz. Süleyman'ın Kuran'da bildirilen sözleri onun samimi niyetinin bir göstergesidir: Ayette şöyle buyrulmaktadır:

"... Gerçekten ben mal sevgisini Allah'ı zikretmekten dolayı tercih ettim." (Sad Suresi, 32)

Allah, Hz. Süleyman'ın bu duasını kabul etmiş, ona hem dünyada büyük bir mülk vermiş, hem de onu ahiret nimetleriyle mükafatlandırmıştır. Bunun yanında, sadece dünya hayatını isteyen, ahireti düşünmeyenlere de Allah dünyada isteklerini verir, ancak onlara ahirette azap dolu bir hayat vardır. Dünya hayatında sahip oldukları hiçbir nimete ahirette ulaşamazlar.

Allah bu önemli bilgiyi Kuran'da şu ayetleriyle insanlara bildirmektedir:

Kim ahiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur. (Şura Suresi,20)

Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. (İsra Suresi, 18)

ALLAH, ŞÜKREDENLERİN NİMETLERİNİ ARTIRIR

Her insan, hayatı boyunca her anı için Allah'a muhtaçtır. Soluduğu havadan yediği yemeğe, elini ayağını kullanabilmesinden konuşabilmesine, barınabilmesinden, gülüp neşelenmesine kadar Allah'ın yarattıklarına ve kendisine bağışladıklarına muhtaç olarak yaşar. Ancak insanların büyük bir çoğunluğu acizliklerini ve Allah'a muhtaç olduklarını anlamazlar. Onlar herşeyin kendiliğinden geliştiğini veya sahip oldukları şeylere kendi çaba ve çalışmaları sonucunda ulaştıklarını zannederler. Bu, hem büyük bir yanılgı hem de Allah'a karşı büyük bir nankörlüktür. Kendilerine küçücük bir hediye alan bir insana bile nasıl teşekkür edeceğini bilemeyen bu insanlar, Allah'ın hayatları boyunca kendilerine verdiği sayısız nimeti görmezden gelerek yaşarlar. Oysa Allah'ın her insana verdiği nimet, sayarak bitirilemeyecek kadar çoktur. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirir:

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

Buna rağmen, insanların büyük bir çoğunluğunu şükretmez. Bunun nedeni ise ayetlerde bildirilmektedir. İnsanları Allah'ın yolundan saptırmak için yemin eden şeytan, insanların şükretmelerini de engelleyeceğini söylemiştir. Şeytanın bu sözleri Kuran'da şöyle bildirilir:

"Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım." (Araf Suresi, 17-18)

Müminler ise, sahip oldukları her nimet için ne kadar aciz ve muhtaç olduklarını düşünerek Allah'a şükrederler. Müminlerin Allah'a şükrettikleri tek nimet zenginlik, mal, mülk değildir. Herşeyin sahibinin ve hakiminin Allah olduğunu bilen müminler sağlıkları, güzellikleri, ilimleri, akılları, imanı sevmeleri, küfrü çirkin görmeleri, hidayet ehli olmaları, tertemiz müminlerle birlikte olmaları, anlayış, basiret ve feraset sahibi olmaları, güçleri dolayısıyla şükrederler. Gördükleri güzel bir manzara için veya işleri kolay hallolduğunda, istedikleri birşey gerçekleştiğinde, güzel bir söz işittiklerinde, sevgi ve saygı gördüklerinde ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok nimetle karşılaştıklarında hemen Allah'a şükreder, O'nun merhametini, şefkatini, Rahman ve Rahim olduğunu düşünürler.

Allah, onların bu ahlakına karşılık olarak Kuran'da bir sır bildirmiştir. Bu sır, Allah'ın şükredenlere nimetlerini artıracağıdır. Örneğin sağlığı ve gücü için şükredici olan bir Müslümanın Allah gücünü ve sağlığını daha da artırır. İlmi veya mülkü için şükredenlere Allah daha çok ilim ve mülk verir. Bu, onların Allah'ın verdikleri ile yetinen, sahip oldukları nimetlerle sevinen, samimi ve Allah'la dost insanlar olmalarındandır. Allah, bu sırrı Kuran'da şöyle bildirmiştir:

"Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)

Şükredenlerden olmak, o insanın Allah'a yakınlığının, dostluğunun ve Allah'a olan sevgisinin de bir göstergesidir. Şükredici insanlar, daima her olayda Allah'ın yarattığı güzellikleri ve nimetleri görebilme anlayış ve yeteneğine sahiptirler. İnkarcı veya nankör bir insan, en güzel ortamlarda dahi hep eksikleri, kusurları görür, onlarla mutsuz veya tedirgin olur. Allah'ın yaratışının bir hikmeti olarak da bu insanların karşılarına hep terslik gibi görünen olaylar, güzel olmayan görüntüler çıkar. Oysa güzel ve samimi bir bakışa sahip insanlar için de Allah, hep güzellikleri ve nimetleri artırarak gösterir.

Görüldüğü gibi Allah'ın şükredenlere nimetlerini artırması Kuran'ın sırlarından biridir. Ancak burada unutulmaması gereken, bu şükrün gerçek bir samimiyetle yapılması gerektiğidir. Samimi olarak Allah'a yönelerek, O'nun sonsuz şefkat ve merhametinin coşkusunu hissederek yapılamayan, sadece göstermelik olarak dile getirilen bir şükür ifadesi elbette son derece samimiyetsizdir. Ve sinelerin özünde saklı duranı bilen Allah, bu samimiyetsizliğin de şahididir. Böyle bir ruh hali içinde şükredenler, Allah'ın sinelerin özünde saklı duranı, insanların niyetlerini, gizlediklerini, gizlinin de gizlisini bildiğinin şuurunda değildirler. Rahat bir ortamda göstermelik ifadelerle şükreder ama zor bir anda rahatça nankörlük yapabilirler.

Şunu da unutmamak gerekir ki, samimi müminler, en zor koşullarda dahi şükredicidirler. Yüzeysel düşünen bir kişi, müminlerin sahip oldukları nimetlerde bir azalma görebilir. Ancak müminler her olayın ve ortamın nimet yönünü görebildikleri için bunda da bir hayır olduğunu bilirler. Örneğin Allah insanları biraz korku, açlık ve canlardan ve mallardan eksiltme ile deneyeceğini bildirmektedir. Böyle bir durumda müminler, bunlara sabrettikleri takdirde Allah'ın kendilerini cennet nimetleri ile mükafatlandıracağını umarak, sevinir ve şükrederler. Allah'ın kendilerine hiçbir zaman güçlerinin üzerinde yük yüklemeyeceğini bilir, bunun güven ve teslimiyeti ile sabreder ve şükredici olurlar. Bu nedenle her zaman şükredenlerden olmak belirgin bir mümin vasfıdır ve Allah, şükredenlere hem ahirette hem de dünyada nimetlerini artırarak verecektir.

KADERE TESLİMİYET VE TEVEKKÜLDEKİ SIRLAR

Tevekkül, sadece güçlü bir imana sahip, Allah'ın gücünü takdir edebilen ve O'na yakın olan müminlere ait bir özelliktir. Kavrayabilenler için tevekkülde önemli sırlar ve büyük nimetler vardır. Tevekkül, Allah'a ve yarattığı kadere kesin bir teslimiyet ve güvendir. Allah, insanlar da dahil olmak üzere, canlı cansız tüm varlıkları bir kaderle yaratmıştır. Örneğin güneşin, ayın, denizlerin, göllerin, ağaçların, çiçeklerin, küçük bir karıncanın, daldan düşen tek bir yaprağın, masanızın üzerindeki tek bir toz zerresinin, yolda yürürken ayağınıza takılan bir taşın, on sene önce satın aldığınız elbisenizin, buzdolabınızdaki şeftalinin, annenizin, babanızın, akrabalarınızın, ilkokul arkadaşlarınızın, sizin, kısacası herkesin ve herşeyin Allah Katında, milyonlarca yıl önce belirlenmiş bir kaderi vardır. Ve her varlığın kaderi, Allah'ın Katında Levh-i Mahfuz isimli bir kitapta yazılıdır. Kimin ne zaman öleceği, hangi yaprağın ne zaman hangi hızla yere düşeceği, buzdolabınızdaki şeftalinin ne zaman, hangi noktasından çürümeye başlayacağı, taşın ayağınıza takılana kadar geçireceği aşamalar, kısacası küçük büyük her olay bu kitapta kayıtlıdır.

Müminler kadere iman ederler ve Allah'ın yarattığı kaderin en hayırlısı ve en güzeli olduğunu bilirler. Bundan dolayı da hayatlarının her anında tevekküllüdürler. Yani olayları Allah'ın belli bir hikmetle yarattığını ve şahit oldukları olay ne olursa olsun, Allah'ın bunda bir hayır dilediğini bilirler. Örneğin, ölümcül bir hastalığa yakalanmak, çok çetin ve acımasız bir düşman ordusu ile karşılaşmak, masum olmasına rağmen iftiralara uğramak veya insanın aklına gelebilecek en ürkütücü olaylar dahi, müminleri telaşa veya korkuya kaptırmaz. Onlar Allah'ın kendileri için yarattığını sabır ve metanetle beklerler. İman etmeyen bir insanın dehşete ve ümitsizliğe kapılacağı olaylar karşısında onlar büyük bir zevk alırlar. Çünkü en ürkütücü görüntü ve konuşma dahi, Allah Katında önceden planlanmış ve insanın imtihanı için yaratılmıştır. Bunlara sabır ve tevekkülle karşılık verenler, Allah'a ve O'nun yarattığı kadere teslim olup güvenenler Allah'ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanacaklar, karşılığında sonsuza dek cennette yaşayacaklardır. Dolayısıyla, müminler hayatları boyunca tevekkülün konforunu ve imani neşesini yaşarlar. Bu, Allah'ın müminlere verdiği bir sır ve güzelliktir ve Allah Kuran'da tevekkül edenleri sevdiğini bildirir. (Al-i İmran Suresi, 159)

Tevekkül hakkında Kuran'da bildirilen bir başka konu ise, tedbirdir. Kuran'ın birçok ayetinde, müminlerin çeşitli konumlarda alabilecekleri tedbirler bildirilmektedir. Bununla birlikte Allah, tedbirlerin kendi takdirini değiştirmeyeceğini ancak bunların bir ibadet olarak kabul edileceğini de farklı ayetlerinde insanlara bir sır olarak verir. Hz. Yakup'un oğullarına şehre girerken tavsiye ettiği tedbirler ve bunun ardından tevekkülü hatırlatıcı olması bunun bir örneğidir. Konuyla ilgili ayet şöyledir:

Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67)

Hz. Yakup'un sözlerinde de görüldüğü gibi, müminler mutlaka her konuda önlem alırlar. Ancak, Allah'ın kaderlerinde kendileri için dilediklerini değiştiremeyeceklerini bilirler. Örneğin,bir insan trafik kurallarına çok dikkat etmeli, arabasını tehlikeli bir şekilde sürmemelidir. Bu, kendisinin ve diğer insanların hayatı için önemli bir tedbir ve ibadettir. Ancak, eğer Allah bu insan için bir trafik kazasında ölmeyi yazmışsa, alacağı hiçbir tedbir onun ölümünü engelleyemez. Bazen bir insanın aldığı önlem veya yaptığı bir hareket onu ölümden döndürmüş gibi görünebilir. Veya bir insan, hayatında ani bir karar alarak, hayatının akışını tamamen değiştirebilir, bir başkası ölümcül bir hastalığa yakalanmışken, güç ve irade göstererek hastalığını yenmiş olabilir. Ancak bütün bunlar o kişilerin kaderlerinde olduğu için böyledir. Bazı insanlar bu tür olayları "kaderini yendi", "kaderini değiştirdi" gibi son derece mantıksız ve yanlış bir şekilde yorumlarlar. Oysa hiçbir insan, en güçlü ve azimli görüneni bile, Allah'ın kendisi ve başkaları için yazdığı kaderi değiştiremez. Hiçbir insan böyle bir güce sahip değildir. Aksine her varlık, Allah'ın yarattığı kader karşısında acizdir ve aslında doğal olarak kaderine teslimdir. Sadece birçoğu bunu kabul etmek istemez. Kaderin varlığını inkar etmek de onun kaderindedir aslında. Dolayısıyla, hastalıktan veya ölümden kurtulan, ya da hayatının akışı tamamen değişen insanlar, hepsi kaderlerinde olduğu için bunları yaşarlar. Allah, bu durumu ayetlerinde şöyle bildirir:

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.

Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)

Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi, insanın karşılaştığı her olay Allah Katındaki bir kitapta önceden tespit edilerek yazılmıştır. Ve Allah, bu nedenle insanın elinden çıkana üzülmemesi gerektiğini söyler. Örneğin büyük bir yangında veya girdiği ticaret hayatında tüm malını mülkünü kaybeden bir insan, bunu kaderinde olduğu için yaşar. Bunu engellemesi veya önüne geçmesi mümkün değildir. O zaman bunun için üzülmesi de anlamsız olacaktır. Allah, insanları kaderlerinde belirlediği birçok olayla dener. Bu olaylara tevekkül edenler, Allah'ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanırlar. Tevekkülsüz davrananlar ise, hem dünyada sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar, hem de ahirette sonsuz bir azapla karşılık görürler. Tevekkülün insan için hem dünyada hem de ahirette büyük bir kazanç ve kolaylık olduğu çok açık bir gerçektir. Allah, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek onların üzerinden zorlukları almış ve onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.

HER OLAYDA BİR HAYIR VARDIR

Müminlerin tevekküllerini kolaylaştıran ve sağlamlaştıran bir başka sır ise, Allah'ın her olayı bir hayırla yarattığını bildirmesidir. Allah, Kuran'da, şer gibi görünen olaylarda dahi bir hayır olduğunu insanlara şöyle haber verir:

"… belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar." (Nisa Suresi, 19)

"… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)

Müminler bu sırrı bildikleri için, karşılaştıkları her olayda hayır ve güzellik ararlar. Aksilik, zorluk veya eksiklik gibi görünen hiçbir olay onları üzmez, sıkmaz, telaşlandırmaz. Bu halleri büyük küçük her olayda süreklidir. Samimi bir Müslümanın yıllar boyunca çalışarak sahip olduğu tüm mallar elinden gitse bile, bunda bir hayır ve hikmet arar. Örneğin Allah'ın hayatını bağışlamasına şükreder. Allah'ın kendisini bir kötülükten, harama girmekten veya mal ve para hırsı yaparak Allah'ın yolundan şaşırıp sapmaktan korumuş olabileceğini düşünür. Buna da şükreder. Çünkü insan dünya hayatında ne kaybederse kaybetsin, bu kaybı ahiretteki kayıpla bir olmaz. Ahireteki kayıplar, insanın sonsuza kadar (Allah'ın dilemesi dışında) dayanılmaz bir azap içinde kalması demektir. Ahireti düşünerek yaşayan bir insan için dünya hayatındaki olayların her biri ahirete yönelik bir hayır ve güzelliktir. Böyle bir olay yaşayan insan aczini ve muhtaçlığını daha da iyi anlayarak, Allah'a dua ve tefekkürle daha çok yönelecek ve yakınlaşacaktır. Bu da insanın ahireti için çok önemli bir hayır ve güzellik demektir. Ayrıca böyle bir olaya tevekkül edip sabır göstererek Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış olacaktır. Allah'ın hoşnutluğu ise herşeyin üzerindedir.

İnsanın sadece büyük ve önemli olaylarda değil, günlük hayatının her anında gerçekleşen olaylarda hayır ve güzellik araması gerekir. Örneğin büyük bir özenle hazırladığı yemeği yakan biri için, yemeğinin yanması birçok önlem almasına vesile olur ve ilerideki daha büyük bir kaza bu önlemler sayesinde engellenmiş olur. Genç biri istediği ve uğrunda çok çalıştığı okulu kazanamayabilir. Bunda da hayır olduğunu bilmeli, belki de Allah'ın onu o okuldaki bazı tehlikelerden, yaşamını olumsuz etkileyebilecek kişilerden veya çevrelerden koruduğunu düşünebilmeli, bu sonuca sevinebilmelidir. Veya Allah'ın her olayda kendilerinin bilmediği, hatta hayal dahi edemediği daha birçok hayır yaratmış olabileceğini düşünerek Allah'a teslimiyetin güzelliğini yaşamalıdır.

İnsan her zaman her olayın ardındaki hayır ve hikmeti göremeyebilir. Ancak, göremese bile mutlaka bir hayır olduğunu bilir ve Allah'ın kendisine olayların ardında gizlenen hayır ve hikmetleri göstermesi için dua eder.

Her olayın hayırla oluştuğunu bilen insanlar "keşke", "vah vah" gibi ifadeler de kullanmazlar. Hataların, eksikliklerin, unutkanlıkların, ters gibi görünen olayların hepsinde büyük hayırlar vardır ve hepsi insan için kaderin bir eğitimidir. Allah, herkes için ayrı ayrı yarattığı kaderde insanlara çok önemli dersler ve hatırlatmalar gösterir. Bunları akıl ve hikmet gözüyle değerlendiren insanlar için ortada eksiklikler, unutkanlıklar, terslikler değil, Allah Katından bir ders, eğitim, uyarılar ve hikmetler vardır. Örneğin -daha önce örneğini verdiğimiz- dükkanı yanan Müslüman vicdanıyla hemen nefis muhasebesi yapar ve belki de Allah'ın kendisini dünya malına ve hırsına karşı uyardığını ve denediğini düşünerek, daha da ihlaslı ve samimi olur.

İnsan dünyada hangi olayla karşılaşırsa karşılaşsın, o olay geçer biter. Her insan hayatındaki en zorlu veya en tehlikeli günü düşünse, bunun zihninde sadece bir anı olarak kalmış ve bitmiş bir hayal olduğunu görecektir. İnsanlar izledikleri film sahnelerini de aynı şekilde hatırlarlar. Dolayısıyla, insan için en önemli veya en "sarsıcı" gün dahi bir gün gelecek ve izlenen bir film karesi gibi bir anı, bir hayal olarak akılda kalacaktır. Ancak bu anıdan geriye tek birşey kalır ve o sonsuza kadar devam eder: O da, bu kişinin o zor anda gösterdiği tavır ve Allah'ın o kişiden hoşnut olup olmamasıdır. İnsan yaşadıklarından değil, yaşadıkları sırasında gösterdiği tavır, düşünce ve samimiyetinden sorgulanacaktır. Dolayısıyla, her olayda Allah'ın yarattığı hayır ve hikmetleri görmeye çalışmak ve ona göre bir tavır içinde olmak, müminlere dünyada ve ahirette büyük bir kazanç sağlar. Bu sırrı bilen müminler için dünyada ve ahirette korku ve hüzün olmaz. Hiçbir insan, hiçbir güç ve hiçbir olay müminlere korku, mutsuzluk, ümitsizlik gibi olumsuz haller vermez. Allah bu sırrı da Kuran'da şöyle bildirir:

Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." (Bakara Suresi, 38)

Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 62-64)

HER ZORLUKLA BERABER BİR KOLAYLIK VARDIR

Dünyayı Allah insanları imtihan etmek için yaratmıştır. Ve imtihanın gereği olarak her insanı bazen bolluk ve güzellik vererek, bazen de şiddetli sıkıntılara uğratarak dener. Olayları, Kuran'da bildirilen gerçeklere göre değerlendirmeyen insanlar, karşılaştıkları zorluklar karşısında ne yapacaklarını bilemez, karamsarlığa kapılır, ümitsizliğe düşerler. Oysa Kuran'da Allah'ın bu konu ile ilgili olarak bildirdiği ve ancak samimi bir imana ve teslimiyete sahip olan kulların görebildiği önemli bir sır vardır. Bu sırrı Allah şöyle bildirmiştir:

Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5-6)

Allah'ın ayetlerde bildirdiği gibi, yaşanan durum ne kadar zor ve içinden çıkılması güç gibi görünüyorsa da, Allah müminler için mutlaka o durumdan çıkmayı kolaylaştıracak, söz konusu zorluğu hafifletecek bir sebep yaratmıştır. Mümin güzel bir sabırla sabrettiğinde ve sabrında sebat gösterdiğinde, tüm zorluklarla beraber Allah'ın kolaylık verdiğini görecektir. Nitekim Allah başka ayetlerinde de Kendisi'nden korkup sakınan kullarına yol göstereceğini, onları nimetlendireceğini ayetlerde şöyle müjdelemiştir:

… Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter… (Talak Suresi, 2-3)

Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemez

Allah sonsuz merhameti, şefkati ve adaleti ile, yarattığı her olayda hem bir kolaylık kılar, hem de her insanı gücüne göre denemelerden geçirir. Allah'ın insanlara emrettiği ibadetler, onları denemek için yarattığı zorluklar, insanlara yüklediği sorumlukların hepsi insanların gücü oranındadır. Bu iman edenler için bir müjde ve rahatlık, Allah'ın rahmetinin bir göstergesidir. Allah, bu sırrı Kuran'da şöyle bildirir:

"Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz." (Enam Suresi, 152)

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)

Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. (Mü'minun Suresi, 62)

Allah'ın dinine uymak kolay olandır

Insanların büyük bir çoğunluğu, dinin hayatlarını zorlaştıracağını, onlara birtakım ağır sorumluluklar yükleyeceğini zannederler. Bu, şeytanın dinden saptırmak için insanlara verdiği bir vesvese ve büyük bir yanılgıdır. Önceki konularda da değinildiği gibi, din kolaylıktır. Allah, iman eden insanlara zorlukların ardından kolaylık dilediğini bildirir. Ayrıca tevekkül ve kadere iman gibi dinin temel konuları, insanın üzerindeki tüm ağırlıkları, zorlukları, sıkıntı ve hüzün veren tüm olayları kaldırır. Din ahlakını yaşayan bir insan için sıkıntılı, hüzün veya ümitsizlik veren hiçbir konu kalmaz. Allah, birçok ayetinde Kendisi'ne uyanları ve dinine yardım edenleri yardımıyla destekleyeceğini ve onları hem dünyada hem de ahirette güzel bir hayatla yaşatacağını vaat eder. Vaadinden asla dönmeyen Rabbimiz'in bu konu hakkındaki sözleri şöyledir:

(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)

Allah, bunun yanında dinine uyanları bu kolay olan yolda başarılı kılacağı sırrını da müminlere Kuran'da şöyle müjdeler:

Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. (Leyl Suresi, 5-7)

Kuran'da bildirilen bu sırlardan anlaşıldığı gibi, Allah'ın dinine samimi olarak yönelen insan en başından başarılı olacağı, dünyada da ahirette de kazanç elde edeceği bir yolu seçmiştir. İnkar edenler içinse, tam tersi söz konusudur. Onlar da en başından kaybedilmiş, hüzün, mutsuzluk ve kayıp dolu bir dünya ve ahiret hayatına sahip olurlar. Onlar inkara karar verdikleri anda, hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybederler. Allah, bunu ayetlerinde şöyle bildirir:

Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse, ve en güzel olanı yalan sayarsa, Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. (Leyl Suresi, 8-10)

Allah herşeyin sahibi ve yaratıcısıdır. Elbette ki Allah'ın dostluğunu, yardımını, desteğini kazanmak bir insan için tüm güçlerin ve desteklerin üzerindedir. Kim Allah'ı dost edinir ve O'na teslim olursa, o insanın dünyada ve ahirette çok büyük bir kazanç ve güzellik içinde yaşayacağı, hiçbir olaydan ve hiçbir insandan zarar görmeyeceği kesin bir gerçektir. Öyle ise, akıl ve vicdan sahibi her insanın, Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu sırları kavrayıp, akılcı ve doğru olanı seçmesi gerekir. İnkarcıların bu açık gerçekleri anlayamamaları ise ayrı bir sırdır. Onlar ne kadar zeki veya kültürlü olurlarsa olsunlar, Allah onların akıllarını almıştır ve bu gerçekleri görmeleri engellenmiştir.


4 Temmuz 2009 Cumartesi

ŞEYTANIN ETKİSİYLE 'ÜZÜNTÜDEN ZEVK ALMA' MANTIĞI



ŞEYTANIN ETKİSİYLE 'ÜZÜNTÜDEN ZEVK ALMA' MANTIĞI

Allah'a karşı büyüklenen, Cennet'ten kovulan şeytanın amacı tüm dünya hayatı boyunca insanların tümünü Allah'ın yolundan saptırmak ve onları olmadık kuruntulara düşürmektir:



Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. (Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez. (Nisa Suresi, 119-120)





img_8201-758921.jpg



İşte şeytanın bu etkisi sebebiyle insanlar üzülmeye, sinirlenmeye şaşırtıcı şekilde eğilim gösterirler. Hatta olayların içinde sinirlenecek veya üzülecek bir konu bulmaya çalışır, özellikle onun üzerinde yoğunlaşırlar. Haksızlığa uğradığını düşünerek üzüntü ile boğuşmak, arkasından intikam almaya çalışmak Kuran ahlakına uymayan her insanın başındaki en büyük belalardan biridir. Şeytan amacını bu yolla gerçekleştirmekte, insanları olmadık kuruntulara düşürerek onları dünya hayatında oyalamaktadır.


Filmler bile bu tema üzerine kurulmuştur. Önce kişi mutlaka bir haksızlığa uğramakta, ardından esaslı bir intikam peşine düşmektedir. Seyredenler bu ruh halini çok iyi bildiklerinden haksızlığa uğrayan kahramanın tarafını tutarak heyecanlanır, onun hislerini olduğu gibi paylaşırlar.

Bu tutum insanları sıkıntılara, belalara, boş kuruntulara, hastalıklara, stres ve yorgunluğa, dikkat kapanıklığına iten bir sistemi beraberinde getirir. Bu şekilde davranan kişi üzülerek, hatta intikam aldığını düşünerek aslında kendisine zarar verir. Şeytan, bu kuruntularla insanları cehennemin karanlık ve bela dolu ruh haline yöneltir.


Oysa Allah her şeyi bir kader ile yaratmıştır. İnsan, endişe etse de üzülse de kaderinde yaşayacakları bellidir. Ve daha da güzeli, bu kader dahilinde Rabbimiz her şeyi hayır ile yaratmıştır. Tüm güzelliklerin ve nimetlerin Sahibi, sonsuz güzel olan Rabbimiz'in ayetinde belirttiği gibi "...Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz". (Nisa Suresi, 170) Nasıl bir durumun kişi için hayırlı olduğunu yalnız Allah bilir. Dolayısıyla insanın kendisi için zaten hayırla yaratılmış olan bir olay için üzülmek, onun sonuçlarını uzun uzun düşünmek yerine, Rabbimize tevekkül edip bunun mutlak güzel bir sonuç ile sonuçlanacağına inanması gerekmektedir. Tüm yaratılanlar Yüce Allah'a aittir ve kuşkusuz Rabbimiz bunların sonucunu bilir. Allah'ın her şeyi en kusursuz şekilde hayırla yarattığına iman etmek ve buna kalpten inanarak yaşamak, Allah'ın dilemesiyle, dünyada da ahirette de insana en büyük kazancı sağlayacaktır. Kuşkusuz en doğrusunu Allah bilir



ŞEYTANIN BİR OYUNU: ADİLİK

 tavuskusu(1).jpg

Şeytan insanları çok çeşitli yollarla Allah rızasına uymaktan alıkoymaya çalışmaktadır. Bu yöntemlerden biri de kişinin Kuran’a uygun güzel ahlaklı tavır göstermesini engelleyen ve halk arasında ‘adilik’ olarak bilinen tavırlar göstermesini sağlamaktır.


Halk arasındaki adıyla ‘Adilik’ nedir?


Kuran ahlakıyla çatışan her tavır adiliği içinde barındırır. Allah Kuran’da müminler için güzel ahlakı, fedakarlığı, mazlumluğu, 


tevekkülü övmekte, bencilliği, asiliği, aksiliği, duygusallığı ve ters tavırları yermektedir. Kuran’a sıkı sıkıya bağlı bir müslüman Allah’ın bu emirlerine uymada titizlik gösterir. Fakat Kuran’ın emrettiği ahlakı hayatına geçirememiş insanlar asil olmayan tavırlar gösterebilmektedirler. Bu tavırlar nefislerinin zorlandığı vakitlerde, kendilerini haklı gördüklerinde, isteklerinin gerçekleşmediği, sıkıldıkları ya da bencilce düşündükleri zamanlarda ortaya çıkabilmektedir. Örneğin gün boyunca çalışan bir insanın bu işleri yaparken sürekli söylenmesi, bir şeylerden şikayetçi olması, etrafındakilerin ne kadar çalıştıklarını araştırması, her işini Allah rızası için yapan bir müminin tenezzül etmeyeceği bir tavırdır. 


Asil olmayan tavırlardan biri de, Kuran’a uygun olmayan bir ahlak gösterildiğinde müminlerin güzel ahlaka davet eden tavsiyelerine uymayarak kendince haklılığını ispat etmek için kişinin kötü ahlak gösteren insanları örnek göstererek kıyaslama yapmasıdır. Oysa samimi müminler hata yapsalar dahi hatalarından geri dönmeyi bilir ve kendilerine tavsiye edilen güzel öğütlere uyarak müminlerin takva olanını örnek alırlar.


Ayrıca Allah’tan korkan bir mümin herşeyin kaderinde yaratıldığını ve tevekkül etmesi gerektiğini unutmaz. Dolayısıyla duygusallaştığı, haksızlığa uğradığını düşündüğü, öfkelendiği bir an olmaz. Her olayı Allah yarattığı için herzaman Kuran’a uygun akılcı bir tavır gösterir.


Çözüm: Kuran’a Uygun, Asil Ahlak Göstermek


Allah’ ın ‘...Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.’ (Nisa Suresi, 76) ayetinde bildirdiği gibi insanın asil olmayan tavırlarını düzeltmesi Kuran’a tam uyulduğunda çok kolaydır. Allah samimi olarak Kendisi’ne yönelen kullarına doğru yolu gösterecek ve kalplerine güvenlik duygusu verecektir. Dolayısıyla müminler  kaderlerinde her ne olursa olsun tevekkül etmeli ve güzel ahlaklı tavırda sebat göstermelidirler. Üzülmek, sinirlenmek, küçük düştüğünü düşünmek, küçük hesaplar peşinde olmak, basit ahlaklı bir insanla kendini kıyaslamak yerine bu şeytani tavırların hepsini kökten yok edip sadece vicdana göre hareket etmek Allah’ın razı olacağı asil ahlakı yaşamak için yeterlidir, inşaALLAH.






ÜZÜNTÜ, MÜMİNLERDEN UZAK OLAN, İNKAR EDENLERE AİT BİR ÖZELLİKTİR 

Yüce Rabbimiz Kuran'da nefsin iyi özellikler kadar kötülüklere de yatkın olduğunu ve yalnızca iman edenlerin nefislerini bu kötülüklerden arındırabileceklerini bildirmiştir. Mümine bu üstünlüğü sağlayacak olan güç ise imanı, takvası ve Allah korkusudur. Allah korkusu, insanı Allah'ın istemediği bir tavrı yapmaktan alıkoyar. Müminin Allah korkusu ne kadar güçlü olursa, kötülüklerden sakınma hassasiyeti de o kadar güçlü olur. Dolayısıyla Allah'a imanı güçlü olan ve Allah'tan çok korkan bir kişi, üzülmeye karşı içinde bir güç bulamaz. Nefsi kendisini böyle bir zayıflığa teşvik bile, mümin hemen iradesini kullanıp, bu ruh haline girmemeyi başarır.


uzuntu.jpg

Bir insanın üzüntüden uzak durması için, bu konuda kesin bir karar vermesi gerekir. Üzüntü duyduğu olayları da, herşeyi yaratan Allah'ın büyük bir hikmetle yarattığını; hayatındaki herşeyin en küçük detayına kadar Allah'ın sonsuz aklıyla gerçekleştiğini bilmesi ve hayatını sürekli olarak bu gerçeğin şuuruyla yaşaması gerekir. Bir insan yalnızca bu gerçeği kavradığı takdirde hayatının sonuna kadar hep Allah'ın istediği şekilde bir ahlak gösterebilir.



Üzüntü, şeytanın insanlara en çok yaklaştığı konulardan birisidir. Kimi insanlardaki üzülmeye, içe kapanmaya, küsmeye olan eğilim şeytandandır.. Müslüman, şeytanın nerelerden yaklaşacağı, hangi konularda üzüntü vereceği, üzüntüye nasıl zemin hazırlayacağı gibi durumlara karşı hazırlıklıdır.Allah korkusu Müslümanın böyle durumlara karşı sürekli uyanık olmasını, dikkatinin ve şuurunun şeytanın oyunlarına karşı açık olmasını sağlar. Bunun sonucunda da mümin bir kimse, nefsi hangi yönde kışkırtırsa kışkırtsın mutlaka Allah'ın razı olacağı şekilde davranacağı üstün bir ahlak sergiler.Karşısına ne olay çıkarsa çıksın, bu ahlakından taviz vermez. En zor şartlarda bile üzüntüye, hüzne, karamsarlığa sürüklenmez. Allah'ın karşısına çıkardığı her durumda, beklenmedik olarak oluşan her ani olayda Allah'a karşı derin bir tevekkül içerisinde olur.


Müminlerin hiçbir olay karşısında hüzne kapılmamalarını sağlayan en önemli konulardan birisi de ahiretin varlığına kesin olarak iman etmeleri ve asıl olarak ahirete hazırlık yaparak yaşamalarıdır. Dünyanın çok kısa ve geçici olduğunu bilen, sonsuz ve mükemmel olan ahiret hayatını ümid eden bir insan için, nefsin üzüntüye teşvik ettiği dünya hayatına iliştin konuların hepsi önemini yitirir. Hiçbiri, Allah'ın rızasının, sevgisinin, yakınlığının ve cennetinin üstünde değildir. Bu nedenle, bir müminin Allah'ın sevgisini, rızasını ve cennetini ummasının vereceği neşe, mutluluk ve heyecan, dünya hayatına ait herhangi bir konu için duyulacak üzüntüye üstün gelir.


Ayrıca üzüntü Yüce Rabbimiz'in beğenmediğini ve sakınılmasını bildirdiği bir ahlaktır. Mümin herşeyden önce Allah'ın bu hükmü gereği nefsinin bu kışkırtmasına karşı kesin bir ahlak gösterir. Allah korkusu ve imanın neşesi, müminin tam tersine daimi bir huzur ve mutluluk içerisinde olmasını sağlar. Allah Kuran'da, bu ahlak yaşandığı takdirde Müslümanların mutlaka üstün geleceklerini şöyle vadetmiştir:


Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Al-i imran Suresi, 139)


Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger. (Hicr Suresi, 88)

mutluinsanlar.jpg

Müminin üzüntüden uzak bir ahlak içerisinde olmasının bir sebebi de, sürekli olarak Allah'ın verdiği nimetleri düşünmesi ve şükretmesidir. Çünkü Allah'ın üzerimizdeki yakın ilgisi ve Rabbimiz'in sonsuz lütfunun ve sevgisinin tecellileri olan nimetlerin her biri birer şükür ve sevinç vesilesidir.


SONUÇ


"Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır." (Yunus Suresi, 62)


Kuran'da bildirildiği gibi üzüntü, Müslümanların uzak olduğu bir ruh halidir. Allah, samimi olan Müslümanları, ahiretteki


sonsuz hayatlarında da üzülmeyecekleri, mahzun olmayacakları bir hayatla yaşatacağını bildirmiştir. Burada, ebedi olarak, Allah'ı razı etmiş olmanın ve nimetlerin sevincini yaşayacaklardır. Elbette Müslümanlar dünyada imtihan oldukları için hastalıkla, zorlukla, sıkıntıyla, inanmayanların, saldırılarıyla, mallarının etsiltilmesiyle ve daha birçok zorlukla karşılaşırlar. Ancak bunların hiçbiri onlarda üzüntü oluşturmaz. Müslüman Allah'ın kendisine yaşattığı kaderin güzelliğinin, imtihan olduğunun, herşeyde hayır ve hikmetler olduğunun farkındadır.


Üzüntüye kapılmamak Allah'ın bildirdiği, imani bir yükümlülüktür. Mümin bu ruh halinden Allah emrettiği için sakınır. Ancak Yüce Rabbimiz dünya hayatını, üzüntünün ne kadar yanlış bir ahlak olduğunu insanın düşünerek de anlayabileceği gibi yaratmıştır. Zira dünya hayatı, üzüntülerle, kuruntularla, gereksiz vesveselerle vakit kaybedilmeyecek kadar kısadır. İnsanın çok kısa bir süre içinde dünyadaki imtihanı bitecek ve asıl kalacağı sonsuz ahiret hayatına kavuşacaktır. Ölüm mutlaka bir gün dünyadaki herkesin karşısına çıkacaktır. Bu kadar geçici ve kısa kalınan bir yerde, bu değerli zamanı üzülerek, Allah'ın istemediği bir ahlakı göstererek, nimetleri farkedemeden geçirmek insan için çok büyük bir kayıptır. İnsan üzülmenin aksine, dünyadayken, sonsuz ahiret hayatının sevincini yaşamalıdır. Allah'ı razı etmiş ve cennetle müjdelenmiş olma ümidi ve sevinci, insanın yüzüne, konuşmalarına, ahlakına ve tüm hayatına yansımalıdır.

10 Şubat 2009 Salı

HZ ALi'MiN MÜNACAT-I


HZ. ALİ'NİN (A.S) MÜNACATI


اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ لاَ يَنْفَعُ مَالٌ وَ لاَ بَنُونَ إِلاَّ مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ‏

وَ أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلاً

وَ أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَ الْأَقْدَامِ‏

وَ أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ لاَ يَجْزِي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ وَ لاَ مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهِ شَيْئًا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌ‏

وَ أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ لاَ يَنْفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَ لَهُمْ سُوءُ الدَّارِ

وَ أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ لاَ تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْئًا وَ الْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ‏

وَ أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ وَ أُمِّهِ وَ أَبِيهِ وَ صَاحِبَتِهِ وَ بَنِيهِ‏

لِكُلِّ امْرِى‏ءٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ‏

وَ أَسْأَلُكَ الْأَمَانَ يَوْمَ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ وَ صَاحِبَتِهِ وَ أَخِيهِ‏

وَ فَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْوِيهِ وَ مَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعاً ثُمَّ يُنْجِيهِ كَلاَّ إِنَّهَا لَظَى نَزَّاعَةً لِلشَّوَى‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْمَوْلَى وَ أَنَا الْعَبْدُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْعَبْدَ إِلاَّ الْمَوْلَى‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْمَالِكُ وَ أَنَا الْمَمْلُوكُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَمْلُوكَ إِلاَّ الْمَالِكُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْعَزِيزُ وَ أَنَا الذَّلِيلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الذَّلِيلَ إِلاَّ الْعَزِيزُ

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْخَالِقُ وَ أَنَا الْمَخْلُوقُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَخْلُوقَ إِلاَّ الْخَالِقُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْعَظِيمُ وَ أَنَا الْحَقِيرُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْحَقِيرَ إِلاَّ الْعَظِيمُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْقَوِيُّ وَ أَنَا الضَّعِيفُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الضَّعِيفَ إِلاَّ الْقَوِيُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْغَنِيُّ وَ أَنَا الْفَقِيرُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْفَقِيرَ إِلاَّ الْغَنِيُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْمُعْطِي وَ أَنَا السَّائِلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ السَّائِلَ إِلاَّ الْمُعْطِي‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْحَيُّ وَ أَنَا الْمَيِّتُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَيِّتَ إِلاَّ الْحَيُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْبَاقِي وَ أَنَا الْفَانِي وَ هَلْ يَرْحَمُ الْفَانِيَ إِلاَّ الْبَاقِي‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الدَّائِمُ وَ أَنَا الزَّائِلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الزَّائِلَ إِلاَّ الدَّائِمُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الرَّازِقُ وَ أَنَا الْمَرْزُوقُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَرْزُوقَ إِلاَّ الرَّازِقُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْجَوَادُ وَ أَنَا الْبَخِيلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْبَخِيلَ إِلاَّ الْجَوَادُ

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْمُعَافِي وَ أَنَا الْمُبْتَلَى وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمُبْتَلَى إِلاَّ الْمُعَافِي‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْكَبِيرُ وَ أَنَا الصَّغِيرُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الصَّغِيرَ إِلاَّ الْكَبِيرُ

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْهَادِي وَ أَنَا الضَّالُّ وَ هَلْ يَرْحَمُ الضَّالَّ إِلاَّ الْهَادِي‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الرَّحْمَنُ وَ أَنَا الْمَرْحُومُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَرْحُومَ إِلاَّ الرَّحْمَنُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ السُّلْطَانُ وَ أَنَا الْمُمْتَحَنُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمُمْتَحَنَ إِلاَّ السُّلْطَانُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الدَّلِيلُ وَ أَنَا الْمُتَحَيِّرُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمُتَحَيِّرَ إِلاَّ الدَّلِيلُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْغَفُورُ وَ أَنَا الْمُذْنِبُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمُذْنِبَ إِلاَّ الْغَفُورُ

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْغَالِبُ وَ أَنَا الْمَغْلُوبُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَغْلُوبَ إِلاَّ الْغَالِبُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الرَّبُّ وَ أَنَا الْمَرْبُوبُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَرْبُوبَ إِلاَّ الرَّبُ‏

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ أَنْتَ الْمُتَكَبِّرُ وَ أَنَا الْخَاشِعُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْخَاشِعَ إِلاَّ الْمُتَكَبِّرُ

مَوْلاَيَ يَا مَوْلاَيَ ارْحَمْنِي بِرَحْمَتِكَ وَ ارْضَ عَنِّي بِجُودِكَ وَ كَرَمِكَ وَ فَضْلِكَ‏

يَا ذَا الْجُودِ وَ الْإِحْسَانِ وَ الطَّوْلِ وَ الاِمْتِنَانِ بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ‏

Allah’ım! Sadece tertemiz bir kalple Allah’ın huzuruna çıkan hariç mal ve evlatların -insana- hiçbir yararı olmadığı günde senden aman diliyorum. Zalimin -hasretle- ellerini ısıracağı ve “keşke ben Resulullah’a -itaat- yolunu tutsaydım” diyeceği günde senden aman diliyorum. Günahkârların yüzlerinden tanınacağı, saçları ve ayaklarından tutulacağı günde senden aman diliyorum. Babanın oğul yerine ve evladın da baba yerine cezalandırılmayacağı günde senden aman diliyorum. Ve doğrusu Allah’ın vaadı haktır. Zalimlere mazeretlerinin bir fayda sağlamayacağı, onların Allah’ın rahmetinden uzak ve kötü bir menzilde olacağı günde senden aman diliyorum. Hiç kimsenin kimse üzerinde güç sahibi olamayacağı ve yetkinin yalnız Allah’a has olacağı günde senden aman diliyorum. İnsanın kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve evlatlarından kaçacağı ve herkesi meşgul edecek bir işle uğraşacağı günde senden aman diliyorum. “Suçlu o günün azabından -kurtulmak için- eşini ve kardeşini, kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini vermek ister. Hayır -hiçbir zaman bu imkanı bulamayacak-! O -cehennem ateşi-, alevlenen bir ateştir. Deriler kavurur, soyar.” Bu günde senden aman diliyorum.

Mevlam, ey mevlam! Sen mevlasın ben ise bir kulum; kula mevladan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen -varlığımın- sahibisin, ben ise sahip olunan; sahip olunana sahip olandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen azizsin, ben ise zelil; zelile azizsen başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen yaratansın, ben ise yaratılan; yaratılana yaratandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen yücesin, ben ise hakir, hakire yüce olandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen güçlüsün, ben ise zayıf; zayıfa güçlüden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen zenginsin, ben ise yoksul; yoksula zenginden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen bağışta bulunansın, ben ise sail; saile bağıştan bulunandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen dirisin, ben ise ölü; ölüye diriden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen bâkisin, ben ise fâni; faniye bakiden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen ebedisin, ben ise geçici; geçiciye ebediden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen rızıklandıransın, ben ise rızıklanan; rızıklanana rızıklandırandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen cömertsin, ben ise cimri; cimriye cömertten başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen afiyet verensin, ben ise -derde- tutulan, derde tutulana afiyet verenden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen büyüksün, ben ise küçük; küçüğe büyükten başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen hidayet edensin, ben ise sapan; sapana hidayet edenden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen rahmansın, ben ise merhamet edilecek olan; merhamet edilecek olana rahmandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen güç sahibisin, ben ise imtihan edilen; imtihan edilene güç sahibinden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen kılavuzsun, ben ise yolunu şaşırmış; yolunu şaşırmışa kılavuzdan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen bağışlayansın, ben ise günahkâr; günahkâra bağışlayandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen galipsin, ben ise mağlup; mağlubu galipten başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen eğitensin, ben ise eğitilen; eğitilene eğitenden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen yücesin, ben ise alçak ve düşük; düşük birisine yüce olandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Rahmetinin hakkı için bana merhamet eyle. Bağışının, lütfünün ve fazlının saygınlığı için benden razı ol. Ey bağış, ihsan, fazl ve nimet sahibi! Rahmetinin hakkı için -duamı kabul buyur-, ey merhametlilerin en merhametlisi!

CEVSENi KEBiR DUASI (video)


CEVŞEN-i KEBiR

CEVŞEN-İ KEBİR DUASI


CEVŞEN-İ KEBİR DUASI

CEVŞEN-İ KEBİR DUASI

   Ehl-i Beyt (a.s) vasıtasıyla nakledilen bu değerli duânın özellikle Ramazan ayında bilhassa Kadir gecelerinde okunması tavsiye edilmiştir. Gerçi bu dua her zaman için okunabilir. Biz bu duayı Merhum şeyh Abbas Kummî"nin Mefâtih-ü Cinan adlı eserinden nakletmekteyiz. Merhum Kummî kitâbında bu duâ hakkında şu izahı vermiştir.

   Beled-ûl Emin ve Misbâh-ı Kef"emi"nin nakline göre bu duâyı Hz. Seyyid-us Sâcidin İmam Zeynelabidin (a.s) babalarından, onlar da Resu-i Ekrem"den (s.a.a) nakletmişlerdir. Resul-i Ekrem (s.a.a) savaşların birinde vücudunu rahatsız eden ağır bir zırh giymişti. O sırada Cebrâil (a.s) nâzil olarak Resulullah"a (s.a.a) şöyle arzetti:

Ey Muhammed Rabb"inin sana selamı var. O zırhını çıkarıp bu duayı okumanı buyuruyor. Bu duâ senin ve ümmetin için güven vesilesidir." Sonra duanın fazileti hakkında bir takım açıklamada bulunuyor ki onların hepsini açıklamanın yeri değildir. Ez cümle şöyle buyuruyor.

  Kim bu duayı kefenine yazarsa Allah onu (cehennem) ateşiyle azap etmekten hayâ eder. Kim bu duayı Ramazan ayının başında halis niyetle okursa Allah Teala ona Kadir gecesini nasip eder ve onun için yetmiş bin melek yaratır ki Hak Teâlâ"yı takdis ve tespih ederler; bütün bunların sevâbı bu duâyı okuyana yazılır." Yine şöyle buyuruyor: "Kim bu duâyı Ramazân ayında üç defa okursa, Hak Teâlâ cesedini cehennem âteşine haram kılar; cenneti ona vâdeder; onu günahlardan koruyacak iki melek görevlendirir ve hayatı boyunca Allah"ın emânında olur. Rivâyetin sonunda İmam Hüseyin"ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Babam Emir-ü Mu"minin Ali (a.s) bana bu duayı hıfzetmemi, o"nun kefenine yazmamı, onu âileme öğretmemi ve onları duayı okumaya teşvik etmemi vasiyet etti. Bu duâda ism-i A"zam da olmak üzere bin isim vardır."

 

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا اللَّهُ يَا رَحْمَانُ يَا رَحِيمُ يَا كَرِيمُ يَا مُقِيمُ يَا عَظِيمُ يَا قَدِيمُ يَا عَلِيمُ يَا حَلِيمُ يَا حَكِيمُ سُبْحَانَكَ يَا لا إِلَهَ إِلا أَنْتَ الْغَوْثَ الْغَوْثَ خَلِّصْنَا مِنَ النَّارِ يَا رَبِّ

1.

Allah"ım, ben, ismin hakkına sana el açıyorum;

Ey Rahman

Ey Rahim,

Ey iyilik ve ikramı bol olan (Kerim),

Ey her şeyi ayakta tutan (mukim),

Ey azamet ve yücelik sahibi (Azim),

Ey Kadim

Ey (her şeyi) bilen (Alîm),

Ey hilim sahibi (Halim)!

Ey hikmet sahibi (Hakim)!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا سَيِّدَ السَّادَاتِ يَا مُجِيبَ الدَّعَوَاتِ يَا رَافِعَ الدَّرَجَاتِ يَا وَلِيَّ الْحَسَنَاتِ يَا غَافِرَ الْخَطِيئَاتِ يَا مُعْطِيَ الْمَسْأَلاتِ يَا قَابِلَ التَّوْبَاتِ يَا سَامِعَ الْأَصْوَاتِ يَا عَالِمَ الْخَفِيَّاتِ يَا دَافِعَ الْبَلِيَّاتِ

2.

Ey Efendilerin efendisi,

Ey duaları kabul eden,

Ey dereceleri yücelten,

Ey iyiliklerin sahibi,

Ey hataları bağışlayan;

Ey bütün istekleri veren,

Ey tövbeleri kabul eden,

Ey bütün sesleri işiten;

Ey bütün gizlilikleri- sırları bilen,

Ey belaları- felaketleri def eden!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا خَيْرَ الْغَافِرِينَ يَا خَيْرَ الْفَاتِحِينَ يَا خَيْرَ النَّاصِرِينَ يَا خَيْرَ الْحَاكِمِينَ يَا خَيْرَ الرَّازِقِينَ يَا خَيْرَ الْوَارِثِينَ يَا خَيْرَ الْحَامِدِينَ يَا خَيْرَ الذَّاكِرِينَ يَا خَيْرَ الْمُنْزِلِينَ يَا خَيْرَ الْمُحْسِنِينَ

3. 

Ey bağışlayanların en iyisi,

Ey (müşkül meseleleri çözüp) açanların en iyisi,

Ey yardım edenlerin en iyisi,

Ey hükmedenlerin en iyisi,

Ey rızık verenlerin en iyisi,

Ey vârislerin en iyisi,

Ey övücülerin en iyisi,

Ey kendisini ananları en iyi anan,

Ey en iyi nazil eden,

Ey iyilik edenlerin en iyisi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ لَهُ الْعِزَّةُ وَ الْجَمَالُ يَا مَنْ لَهُ الْقُدْرَةُ وَ الْكَمَالُ يَا مَنْ لَهُ الْمُلْكُ وَ الْجَلالُ يَا مَنْ هُوَ الْكَبِيرُ الْمُتَعَالِ يَا مُنْشِئَ السَّحَابِ الثِّقَالِ يَا مَنْ هُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِ يَا مَنْ هُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ يَا مَنْ هُوَ شَدِيدُ الْعِقَابِ يَا مَنْ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ يَا مَنْ عِنْدَهُ أَمُّ الْكِتَابِ

4. 

Ey izzet ve güzellik sahibi,

Ey kudret ve kemal sahibi,

Ey mülk ve celâl sahibi,

Ey büyük ve yüce olan,

Ey ağır (yağmur yüklu) bulutları var eden,

Ey kudret ve intikamı şiddetli olan, (mahlukatın) hesabını süratle gören,

Ey şiddetli cezaya çarptıran,

Ey katında en iyi sevâp bulunan,

Ey (yüce) katında ümm-ül Kitap (Levh-i Mahfuz) bulunan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا حَنَّانُ يَا مَنَّانُ يَا دَيَّانُ يَا بُرْهَانُ يَا سُلْطَانُ يَا رِضْوَانُ يَا غُفْرَانُ يَا سُبْحَانُ يَا مُسْتَعَانُ يَا ذَا الْمَنِّ وَ الْبَيَانِ

5. 

 Allah"ım ben, ismin hakkına sana el açıyor (yalvarıyorum,

Ey çok şefkatli (Hannân),

Ey çok iyilik ve ihsan sahibi (Mennan),

Ey (hiç bir ameli) karşılıksız bırakmayan (Deyyan),

Ey (yolunu kaybedenler için delil (Bûrhan),

Ey gerçek saltanat sahibi, (Sultan),

Ey (salih kullarını) hoşnut eden (Rızvân),

Ey (günahları) bol bol bağışlayan (Ğüfran),

Ey (bütün eksikliklerden kusurlardan) münezzeh olan (Sübhan),

Ey kendisinden yardım dilenen (Müsteân),

Ey ihsan ve beyan sahibi

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ تَوَاضَعَ كُلُّ شَيْ‏ءٍ لِعَظَمَتِهِ يَا مَنِ اسْتَسْلَمَ كُلُّ شَيْ‏ءٍ لِقُدْرَتِهِ يَا مَنْ ذَلَّ كُلُّ شَيْ‏ءٍ لِعِزَّتِهِ يَا مَنْ خَضَعَ كُلُّ شَيْ‏ءٍ لِهَيْبَتِهِ يَا مَنِ انْقَادَ كُلُّ شَيْ‏ءٍ مِنْ خَشْيَتِهِ يَا مَنْ تَشَقَّقَتِ الْجِبَالُ مِنْ مَخَافَتِهِ يَا مَنْ قَامَتِ السَّمَاوَاتُ بِأَمْرِهِ يَا مَنِ اسْتَقَرَّتِ الْأَرَضُونَ بِإِذْنِهِ يَا مَنْ يُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ يَا مَنْ لا يَعْتَدِي عَلَى أَهْلِ مَمْلَكَتِهِ

6. 

Ey azametine her şeyin boyun eğdiği,

Ey kudretine her şeyin teslim olduğu,

Ey izzetine karşı herşeyin zelil olduğu,

Ey heybetine karşı her şeyin eğildiği,

Ey korkusundan doğların yarılıp parçalandığı,

Ey emriyle göklerin ayakta durduğu,

Ey izniyle yerlerin karar kıldığı,

Ey gök görültüsünü kendisini hamd ile tesbih ettiği,

Ey memeleketinin ehline (yaratıklarına) zulmetmeyen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا غَافِرَ الْخَطَايَا يَا كَاشِفَ الْبَلايَا يَا مُنْتَهَى الرَّجَايَا يَا مُجْزِلَ الْعَطَايَا يَا وَاهِبَ الْهَدَايَا يَا رَازِقَ الْبَرَايَا يَا قَاضِيَ الْمَنَايَا يَا سَامِعَ الشَّكَايَا يَا بَاعِثَ الْبَرَايَا يَا مُطْلِقَ الْأُسَارَى

7. 

Ey hataları bağışlayan,

Ey belaları bertaraf eden,

Ey ümitlerin son noktası,

Ey bağışları bol bol veren,

Ey hediyeleri inayet eden,

Ey yaratıklra rızık veren,

Ey arzuları yerine getiren,

Ey (kullarından gelen) şikayetleri işiten,

Ey yaratıkları (kıyamet günü yeniden diriltip) ayağa kaldıran,

Ey esirleri salıveren!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا ذَا الْحَمْدِ وَ الثَّنَاءِ يَا ذَا الْفَخْرِ وَ الْبَهَاءِ يَا ذَا الْمَجْدِ وَ السَّنَاءِ يَا ذَا الْعَهْدِ وَ الْوَفَاءِ يَا ذَا الْعَفْوِ وَ الرِّضَاءِ يَا ذَا الْمَنِّ وَ الْعَطَاءِ يَا ذَا الْفَصْلِ وَ الْقَضَاءِ يَا ذَا الْعِزِّ وَ الْبَقَاءِ يَا ذَا الْجُودِ وَ السَّخَاءِ يَا ذَا الْآلاءِ وَ النَّعْمَاءِ

8. 

Ey hamd ve senâ sahibi,

Ey iftihar ve değer sahibi,

Ey şeref ve yücelik sahibi,

Ey ahd ve vefanın sahibi,

Ey afv ve rıza sahibi,

Ey ihsan ve bağış sahibi,

Ey kesin söz ve hüküm sahibi,

Ey izzet ve beka (sonsuzluk) sahibi,

Ey cömertlik ve eli açıklık sahibi,

Ey gizli ve açık nimetlerin sahibi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا مَانِعُ يَا دَافِعُ يَا رَافِعُ يَا صَانِعُ يَا نَافِعُ يَا سَامِعُ يَا جَامِعُ يَا شَافِعُ يَا وَاسِعُ يَا مُوسِعُ

9. 

Allah"m ben, ismin hürmetine sana el açıyor (yalvarıyorum),

Ey (istemediği şeye) engel olan,

Ey (zararlı şeyleri ve engelleri) defeden,

Ey yücelten,

Ey (her şeyi) san"atla yaratan,

Ey menfaat ve fayda veren,

Ey (bütün) sesleri işiten,

Ey (istediğini istediği şekilde) toplayan yapılan şefaatı kabul eden),

Ey (rahmeti) geniş olan,

Ey (başkalarına rahmet ve nimetini) genişletip bollaştıran!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا صَانِعَ كُلِّ مَصْنُوعٍ يَا خَالِقَ كُلِّ مَخْلُوقٍ يَا رَازِقَ كُلِّ مَرْزُوقٍ يَا مَالِكَ كُلِّ مَمْلُوكٍ يَا كَاشِفَ كُلِّ مَكْرُوبٍ يَا فَارِجَ كُلِّ مَهْمُومٍ يَا رَاحِمَ كُلِّ مَرْحُومٍ يَا نَاصِرَ كُلِّ مَخْذُولٍ يَا سَاتِرَ كُلِّ مَعْيُوبٍ يَا مَلْجَأَ كُلِّ مَطْرُودٍ

10.

Ey her san"atın (İcad edilenin) san"atkarı,

Ey her yaratılanın yaratıcısı,

Ey her rızıklananın rızık vereni,

Ey her sahip olunacak şeyin (gerçek) sahibi,

Ey her sıkıntıda olanın sıkıntısına son veren,

Ey bütün kederlenenlerin kederini gideren,

Ey bütün acınacak kimlerin (haline) merhamet eden,

Ey bütün yalnız-yardımsız kalanlara yardım eden,

Ey her kusur sahibinin kusurunu örten,

Ey bütün kovulmuşların sığınağı olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!    

 يَا عُدَّتِي عِنْدَ شِدَّتِي يَا رَجَائِي عِنْدَ مُصِيبَتِي يَا مُونِسِي عِنْدَ وَحْشَتِي يَا صَاحِبِي عِنْدَ غُرْبَتِي يَا وَلِيِّي عِنْدَ نِعْمَتِي يَا غِيَاثِي عِنْدَ كُرْبَتِي يَا دَلِيلِي عِنْدَ حَيْرَتِي يَا غَنَائِي عِنْدَ افْتِقَارِي يَا مَلْجَئِي عِنْدَ ضْطِرَارِي يَا مُعِينِي عِنْدَ مَفْزَعِي

11. 

Ey zorluk zamanında hazırlığım,  

Ey musibet zamanında ümit kaynağım,  

Ey yalnızlık zamanımda yoldaşım,  

Ey gurbette benim arkadaşım,  

Ey nimetlerimde velinimetim,  

Ey sıkıntı zamanında imdadım,  

Ey şaşkınlık zamanımda kılavuzum,  

Ey fakirlik zamanında zenginliğim,  

Ey çeresizlik zamanında sığınağım, 

Ey korku zamanımda benim yardımcım 

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا عَلامَ الْغُيُوبِ يَا غَفَّارَ الذُّنُوبِ يَا سَتَّارَ الْعُيُوبِ يَا كَاشِفَ الْكُرُوبِ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ يَا طَبِيبَ الْقُلُوبِ يَا مُنَوِّرَ الْقُلُوبِ يَا أَنِيسَ الْقُلُوبِ يَا مُفَرِّجَ الْهُمُومِ يَا مُنَفِّسَ الْغُمُومِ

12.

Ey gaypta olan her şeyi bilen,  

Ey günahları sürekli bağışlayan,  

Ey ayııpları sürekli örten,  

Ey zorlukarı gideren,  

Ey kalpleri değiştiren, 

Ey kalplerin tabibi,  

Ey kalpleri aydınlatan, 

Ey kalperin hemderdi,  

Ey sıkıntıları esenliğe dönüştüren, 

Ey üzüntüleri yok eden, 

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا جَلِيلُ يَا جَمِيلُ يَا وَكِيلُ يَا كَفِيلُ يَا دَلِيلُ يَا قَبِيلُ يَا مُدِيلُ يَا مُنِيلُ يَا مُقِيلُ يَا مُحِيلُ

13.

Ey Allah"ım! senin ismin hürmetine sana el açıyorum, 

Ey yüce,  

Ey güzellik sahibi,  

Ey koruyucu,  

Ey kullarının işlerini üstlenen,  

Ey kullarına yol göteren (kılavuz), 

Ey her şeyi temin eden,  

Ey nimetleri dolaştıran,  

Ey bağış ve lütuf sahibi,  

Ey günahları cezalandırmaktan vazgeçen,  

Ey istediği her şeyi değiştiren, 

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا دَلِيلَ الْمُتَحَيِّرِينَ يَا غِيَاثَ الْمُسْتَغِيثِينَ يَا صَرِيخَ الْمُسْتَصْرِخِينَ يَا جَارَ الْمُسْتَجِيرِينَ يَا أَمَانَ الْخَائِفِينَ يَا عَوْنَ الْمُؤْمِنِينَ يَا رَاحِمَ الْمَسَاكِينِ يَا مَلْجَأَ الْعَاصِينَ يَا غَافِرَ الْمُذْنِبِينَ يَا مُجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّينَ

14. 

Ey şaşkınların kılavuzu,  

Ey yardım istEyenlerin yardımına koşan  

Ey ferayt edenlerin feryadına koşan,  

Ey sığınanların sığınağı,  

Ey korkanların güvencesi,  

Ey müminlerin desteği,  

Ey çaresiz fakirlere merhamet eden, 

Ey günahkarların sığınağı,  

Ey günahkarları affeden, 

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا ذَا الْجُودِ وَ الْإِحْسَانِ يَا ذَا الْفَضْلِ وَ الامْتِنَانِ يَا ذَا الْأَمْنِ وَ الْأَمَانِ يَا ذَا الْقُدْسِ وَ السُّبْحَانِ يَا ذَا الْحِكْمَةِ وَ الْبَيَانِ يَا ذَا الرَّحْمَةِ وَ الرِّضْوَانِ يَا ذَا الْحُجَّةِ وَ الْبُرْهَانِ يَا ذَا الْعَظَمَةِ وَ السُّلْطَانِ يَا ذَا الرَّأْفَةِ وَ الْمُسْتَعَانِ يَا ذَا الْعَفْوِ وَ الْغُفْرَانِ

15. 

Ey cömertlik ve ihsan sahibi,  

Ey lütuf ve büyük nimet sahibi,  

Ey huzur ve güven sahibi,  

Ey kutsallık ve temizlik sahibi,  

Ey hikmet ve bEyan sahibi,   

Ey rahmet ve hoşhutluk sahibi, 

Ey hüccet ve kesin delil sahibi,  

Ey büyüklük ve saltanat sahibi,  

Ey şefkat ve yardım sahibi, 

Ey aff ve mağfiret sahibi, 

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ هُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ إِلَهُ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ خَالِقُ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ صَانِعُ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ قَبْلَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ بَعْدَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ فَوْقَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ عَالِمٌ بِكُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ قَادِرٌ عَلَى كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ هُوَ يَبْقَى وَ يَفْنَى كُلُّ شَيْ‏ءٍ

16.

Ey her şeyin Rabb"i,

Ey he şeyin ilahı

Ey her şeyin yaratıcısı,

Ey her şeyin icad edeni sanatkar,

Ey her şeyden önce olan,

Ey her şeyden üstün olan,

Ey her şeyi bilen,

Ey her şeye gücü yeten,

Ey her şey yok olduktan sonra kendisi bâki kalan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا مُؤْمِنُ يَا مُهَيْمِنُ يَا مُكَوِّنُ يَا مُلَقِّنُ يَا مُبَيِّنُ يَا مُهَوِّنُ يَا مُمَكِّنُ يَا مُزَيِّنُ يَا مُعْلِنُ يَا مُقَسِّمُ

17.

Allah"ım ben,

(mübarek) ismin hakkına sana el açıyor (yalvarıyorum);

Ey emniyet ve güven veren (Mu"min),

Ey (her şeyi) hükmü altına alan- koruyup gözeten (Müheymin),

Ey (varlıkları) yoktan var eden (Mükevvin),

Ey (yaratıklarına gerekenleri) öğretip telkin eden (Mülakkin),

Ey (açıklanmayı gerekenleri) öğretip telkin eden (Mülakkin),

Ey (açıklanmayı gerekenleri) açıklayan (Mübeyyin),

Ey (zorlukları) kolaylaştıran (Mühevvin)

Ey (kullarına gereken) güç ve imkanı sağlayan (Mümekkin),

Ey (her şeyi uygun bir şekilde) süslEyan (Müzeyyin),

Ey (kullarına gerekenleri) ilan eden (Mu"lin),

Ey (yaratıklar arasında, ırızık ve ... gibi bölüştürülmesi gereken şeyleri) taksim eden (Mukassim)!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ هُوَ فِي مُلْكِهِ مُقِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي سُلْطَانِهِ قَدِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي جَلالِهِ عَظِيمٌ يَا مَنْ هُوَ عَلَى عِبَادِهِ رَحِيمٌ يَا مَنْ هُوَ بِكُلِّ شَيْ‏ءٍ عَلِيمٌ يَا مَنْ هُوَ بِمَنْ عَصَاهُ حَلِيمٌ يَا مَنْ هُوَ بِمَنْ رَجَاهُ كَرِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي صُنْعِهِ حَكِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي حِكْمَتِهِ لَطِيفٌ يَا مَنْ هُوَ فِي لُطْفِهِ قَدِيمٌ

18.

Ey mülkünde daim ve sabit olan,

Ey saltanatında kadîm ve ezeli olan,

Ey celalinde âzim olan,

Ey kullarına karşı merhamet sahibi olan,

Ey her şeyi (en iyi) bilen,

Ey emirlerine uymayanlara karşı halim olan,

Ey kendisine ümit bağlayanlara karşı halim olan,

Ey kendisine ümit bağlayanlara karşı lütuf ve kerem sahibi olan;

Ey yaratılış sanatında hikmet sahibi olan,

Ey hikmetinde lütuf ve inayet sahibi olan,

Ey lütfünde de kadim ve ezeli olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ لا يُرْجَى إِلا فَضْلُهُ يَا مَنْ لا يُسْأَلُ إِلا عَفْوُهُ يَا مَنْ لا يُنْظَرُ إِلا بِرُّهُ يَا مَنْ لا يُخَافُ إِلا عَدْلُهُ يَا مَنْ لا يَدُومُ إِلا مُلْكُهُ يَا مَنْ لا سُلْطَانَ إِلا سُلْطَانُهُ يَا مَنْ وَسِعَتْ كُلَّ شَيْ‏ءٍ رَحْمَتُهُ يَا مَنْ سَبَقَتْ رَحْمَتُهُ غَضَبَهُ يَا مَنْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْ‏ءٍ عِلْمُهُ يَا مَنْ لَيْسَ أَحَدٌ مِثْلَهُ

19.

Ey ancak fazl-u keremi ümit edilen,

Ey ancak affı dilenen,

Ey ancak iyiliği beklenen,

Ey ancak kendi mülkü dâim ve ebedi olan,

Ey kendi saltanatından başka hiç bir saltanat ve hakimiyet bulunmayan,

Ey rahmeti her şeyi kaplayan,

Ey rahmeti gazabının önüne geçen,

Ey ilmi her şeyi kuşatan,

Ey hiç bir şey kendisi gibi olmayan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا فَارِجَ الْهَمِّ يَا كَاشِفَ الْغَمِّ يَا غَافِرَ الذَّنْبِ يَا قَابِلَ التَّوْبِ يَاخَالِقَ الْخَلْقِ يَا صَادِقَ الْوَعْدِ يَا مُوفِيَ الْعَهْدِ يَا عَالِمَ السِّرِّ يَا فَالِقَ الْحَبِّ يَا رَازِقَ الْأَنَامِ

20.

Ey sıkıntıyı gideren,

Ey gam ve kedere son veren,

Ey günahı bağışlayan,

Ey tevbEyi kabul eden,

Ey yratıkları yaratan,

Ey verdiği söze sâdık kalan,

Ey verdiği sözü yerine getiren,

Ey gisliyi bilen,

Ey tohum tanesini yarıp filizlendiren

Ey yaratıkları rızıklandıran!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا عَلِيُّ يَا وَفِيُّ يَا غَنِيُّ يَا مَلِيُّ يَا حَفِيُّ يَا رَضِيُّ يَا زَكِيُّ يَا بَدِيُّ يَا قَوِيُّ يَا وَلِيُّ

21. 

Allah"ım ben (mukkades) ismin hürmetine sana el açıyor (hacetlerimi senden) diliyorum;

Ey yüce,

Ey vefalı (ahdine sadık),

Ey (mutlak) zenginliğe sahip,

Ey (kullarına) şefkatli olan;

Ey kullarına ikram ve iyilikte bulunan,

Ey (kullarını) kendisinden razı eden,

Ey (bütün kusurlardan, eksikliklerden) münezzeh ve temiz olan,

Ey (yaratılışı) başlatan;

Ey güçlü,

Ey (mü"minlerin) velisi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا مَنْ أَظْهَرَ الْجَمِيلَ يَا مَنْ سَتَرَ الْقَبِيحَ يَا مَنْ لَمْ يُؤَاخِذْ بِالْجَرِيرَةِ يَا مَنْ لَمْ يَهْتِكِ السِّتْرَ يَا عَظِيمَ الْعَفْوِ يَا حَسَنَ التَّجَاوُزِ يَا وَاسِعَ الْمَغْفِرَةِ يَا بَاسِطَ الْيَدَيْنِ بِالرَّحْمَةِ يَا صَاحِبَ كُلِّ نَجْوَى يَا مُنْتَهَى كُلِّ شَكْوَى

22. 

Ey bol nimetin sahibi,

Ey geniş rahmetin sahibi,

Ey geçmiş minnet sahibi (insanlar istemeden veren),

Ey eksiksiz hikmet sahibi,

Ey mükemmel kudret sahibi,

Ey kesin hüccet ve delil sahibi,

Ey açık ? ve lütuf sahibi,

Ey ebedî izzet sahibi;

Ey sarsılmaz kudret sahibi,

Ey yüce azamet sahibi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا ذَا النِّعْمَةِ السَّابِغَةِ يَا ذَا الرَّحْمَةِ الْوَاسِعَةِ يَا ذَا الْمِنَّةِ السَّابِقَةِ يَا ذَا الْحِكْمَةِ الْبَالِغَةِ يَا ذَا الْقُدْرَةِ الْكَامِلَةِ يَا ذَا الْحُجَّةِ الْقَاطِعَةِ يَا ذَا الْكَرَامَةِ الظَّاهِرَةِ يَا ذَا الْعِزَّةِ الدَّائِمَةِ يَا ذَا الْقُوَّةِ الْمَتِينَةِ يَا ذَا الْعَظَمَةِ الْمَنِيعَةِ

23. 

Ey bol nimetin sahibi,

Ey geniş rahmetin sahibi,

Ey geçmiş minnet sahibi (insanlar istemeden veren),

Ey eksiksiz hikmet sahibi,

Ey mükemmel kudret sahibi,

Ey kesin hüccet ve delil sahibi,

Ey açık ? ve lütuf sahibi,

Ey ebedî izzet sahibi;

Ey sarsılmaz kudret sahibi,

Ey yüce azamet sahibi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا بَدِيعَ السَّمَاوَاتِ يَا جَاعِلَ الظُّلُمَاتِ يَا رَاحِمَ الْعَبَرَاتِ يَا مُقِيلَ الْعَثَرَاتِ يَا سَاتِرَ الْعَوْرَاتِ يَا مُحْيِيَ الْأَمْوَاتِ يَا مُنْزِلَ الْآيَاتِ يَا مُضَعِّفَ الْحَسَنَاتِ يَا مَاحِيَ السَّيِّئَاتِ يَا شَدِيدَ النَّقِمَاتِ

24. 

Ey gökleri benzersiz yaratan,

Ey karanlıklar (alemin nizamına) yerleştiren,

Ey göz yaşlarına acı kötülüklerin) üzerini örten,

Ey ölüleri dirilten

Ey âyetleri indiren,

Ey sevapları kat kat artıran,

Ey kötülükleri silip yok eden,

Ey intikam ve cezalandırması şiddetli olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا مُصَوِّرُ يَا مُقَدِّرُ يَا مُدَبِّرُ يَا مُطَهِّرُ يَا مُنَوِّرُ يَا مُيَسِّرُ يَا مُبَشِّرُ يَا مُنْذِرُ يَا مُقَدِّمُ يَا مُؤَخِّرُ

25. 

Allah"ım beni ismin hürmetine sana el açıyor (hacetlerimi senden) diliyorum;

Ey (varlıklara) şekil veren,

Ey (alemin her şeyine) belli bir ölçü ve nizamı yerleştiren,

Ey (bütün alemleri) tedbir edip yöneten,

Ey (layık kullarını pisliklerden) temizleyen,

Ey (alemi) nurlandıran,

Ey (zorlukları) kolaylaştıran,

Ey (iman ehlini) müjdeleyen,

Ey (günahlara kapılanları) korkutan,

Ey (geri kalanları) öne geçiren,

Ey (öne geçenleri) geriye bırakan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا رَبَّ الْبَيْتِ الْحَرَامِ يَا رَبَّ الشَّهْرِ الْحَرَامِ يَا رَبَّ الْبَلَدِ الْحَرَامِ يَا رَبَّ الرُّكْنِ وَ الْمَقَامِ يَا رَبَّ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ يَا رَبَّ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ يَا رَبَّ الْحِلِّ وَ الْحَرَامِ يَا رَبَّ النُّورِ وَ الظَّلامِ يَا رَبَّ التَّحِيَّةِ وَ السَّلامِ يَا رَبَّ الْقُدْرَةِ فِي الْأَنَامِ

26. 

Ey hürmetli evin (Ka"be"nin) Rabb"i,

Ey hürmetli ayın (haram ayların) Rabb"i,

Ey hürmetli beldenin (Mekke"nin) Rabb"i, Rükün

Ey (Kabe"nin) rüknünün ve Makam-ı İbrahim"in Rab"ı,

Ey Meş"ar-ül Haram"ın Rabb"i,

Ey Mescid-ül Haram"ın Rabb"i,

Ey helâl ve harâmın Rabb"i,

Ey nûr ve karanlığın Rabb"i,

Ey tahiyyat ve Selamın Rabbi,

Ey yaratıklardaki kudretin Rabb"i (yaratanı, büyüteni)!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا أَحْكَمَ الْحَاكِمِينَ يَا أَعْدَلَ الْعَادِلِينَ يَا أَصْدَقَ الصَّادِقِينَ يَا أَطْهَرَ الطَّاهِرِينَ يَا أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ يَا أَسْرَعَ الْحَاسِبِينَ يَا أَسْمَعَ السَّامِعِينَ يَا أَبْصَرَ النَّاظِرِينَ يَا أَشْفَعَ الشَّافِعِينَ يَا أَكْرَمَ الْأَكْرَمِينَ

27. 

Ey hükmedenlerin hükmedicisi,

Ey âdillerin en adaletlisi,

Ey doğruların en doğrusu,

Ey temiz olanların en tamizi,

Ey yaratıcıların en iyisi,

Ey hesaba çekenlerin en surâtlisi),

Ey işitenlerin en iyi işiteni,

Ey görenlerin en basiretlisi,

Ey şefaatcilerin en iyisi,

Ey kerem sahiplerinin en keremlisi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا عِمَادَ مَنْ لا عِمَادَ لَهُ يَا سَنَدَ مَنْ لا سَنَدَ لَهُ يَا ذُخْرَ مَنْ لا ذُخْرَ لَهُ يَا حِرْزَ مَنْ لا حِرْزَ لَهُ يَا غِيَاثَ مَنْ لا غِيَاثَ لَهُ يَا فَخْرَ مَنْ لا فَخْرَ لَهُ يَا عِزَّ مَنْ لا عِزَّ لَهُ يَا مُعِينَ مَنْ لا مُعِينَ لَهُ يَا أَنِيسَ مَنْ لا أَنِيسَ لَهُ يَا أَمَانَ مَنْ لا أَمَانَ لَهُ

28. 

Ey desteği olmayanların desteği,

Ey dayanağı bulunmayanların dayanağı,

Ey birikimi olmayanların birikimi,

Ey sığınağı olmayanların sığınağı

Ey imdada koşacak kimsesi olmayanların imdadı,

Ey iftihar edecek kimsesi olmayanların iftiharı,

Ey izzeti olmayanların emanı!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا عَاصِمُ يَا قَائِمُ يَا دَائِمُ يَا رَاحِمُ يَا سَالِمُ يَا حَاكِمُ يَا عَالِمُ يَا قَاسِمُ يَا قَابِضُ يَا بَاسِطُ

29. 

Allah"ın ben ismin hakkına sana el açıyor (hacetlerimi) senden diliyorum;

Ey yaratılanları koruyan,

Ey (başkasına muhtaç olmayan) zatıyla ayakta duran,

Ey ebedi,

Ey merhamet eden,

Ey (her kusurdan, noksanlıktan) münezzeh olan zât,

Ey (âleme hükmeden,

Ey (her şeyi) bilen,

Ey (bölüştürülmesi gerekenleri yaratıkları arasında adaletle) taksim eden,

Ey (dilediğine rızkını, nimetlerini) kısan,

Ey (dilediğine) genişleten bol veren!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

يَا عَاصِمَ مَنِ اسْتَعْصَمَهُ يَا رَاحِمَ مَنِ اسْتَرْحَمَهُ يَا غَافِرَ مَنِ اسْتَغْفَرَهُ يَا نَاصِرَ مَنِ اسْتَنْصَرَهُ يَا حَافِظَ مَنِ اسْتَحْفَظَهُ يَا مُكْرِمَ مَنِ اسْتَكْرَمَهُ يَا مُرْشِدَ مَنِ اسْتَرْشَدَهُ يَا صَرِيخَ مَنِ اسْتَصْرَخَهُ يَا مُعِينَ مَنِ اسْتَعَانَهُ يَا مُغِيثَ مَنِ اسْتَغَاثَهُ

30.

Ey kendisinden (günahlardan) korunmayı dileyenleri koruyan,

Ey merhamet dileyenlere merhamet eden,

Ey mağfiret dileyenleri bağışlayan,

Ey yardım isteyenlere yardım eden;

Ey kerem ve lütuf dileyenlere ikramda bulunan,

Ey irşad olmak isteyenleri irşâd eden,

Ey feryat edip kendisinden (yardım) dileyenlerin yardımına koşan,

Ey kendisinden inâyet isteyenlere inâyet eden,

Ey kendisinden medet bekleyenlere imdât eden!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا عَزِيزا لا يُضَامُ يَا لَطِيفا لا يُرَامُ يَا قَيُّوما لا يَنَامُ يَا دَائِما لا يَفُوتُ يَا حَيّا لا يَمُوتُ يَا مَلِكا لا يَزُولُ يَا بَاقِيا لا يَفْنَى يَا عَالِما لا يَجْهَلُ يَا صَمَدا لا يُطْعَمُ يَا قَوِيّا لا يَضْعُفُ

 31.

Ey mağlup ve zelil edilmeyen, Aziz,

Ey hakikati idrak edilemeyen Latif,

Ey (âlemleri) ayakta tutan ve hiç bir zaman uyumayan Kayyum,

Ey yok olmayan ebedî,

Ey ölümsüz diri,

Ey saltanatı (hiç bir zaman) zevala uğramayacak Melik,

Ey (...?fena bulmayacak Bâkî,

Ey kendisine (asla) cehalet arız olmayan Âlim,

Ey gıdaya muhtaç olmayan Samed,

Ey (hiç bir zaman) zaafa uğramayan Kavî!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا أَحَدُ يَا وَاحِدُ يَا شَاهِدُ يَا مَاجِدُ يَا حَامِدُ يَا رَاشِدُ يَا بَاعِثُ يَا وَارِثُ يَا ضَارُّ يَا نَافِعُ

32.  

Allah"ım ben (mukaddes) ismin hürmetine sana el açıyor, (hacetlerimi) senden diliyorum;

Ey tek,

Ey yegâne,

Ey (her yerde) hâzır ve nâzır olan,

Ey şan ve yücelik sahibi olan,

Ey (kendi zat-ı mukaddesine) hamd-ü senâ eden,

Ey (yaratıklarına) yol gösteren,

Ey (ölüleri diriltip kabirlerden) ayağa kaldıran,

Ey (insanlardan sonra âlemin) vârisi olan

Ey (hak edeni, veya imtihan için meslehat gördüğünü zarar ve ziyana uğratan,

Ey (uygun gördüğünü de) menfaat veren!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا أَعْظَمَ مِنْ كُلِّ عَظِيمٍ يَا أَكْرَمَ مِنْ كُلِّ كَرِيمٍ يَا أَرْحَمَ مِنْ كُلِّ رَحِيمٍ يَا أَعْلَمَ مِنْ كُلِّ عَلِيمٍ يَا أَحْكَمَ مِنْ كُلِّ حَكِيمٍ يَا أَقْدَمَ مِنْ كُلِّ قَدِيمٍ يَا أَكْبَرَ مِنْ كُلِّ كَبِيرٍ يَا أَلْطَفَ مِنْ كُلِّ لَطِيفٍ يَا أَجَلَّ مِنْ كُلِّ جَلِيلٍ يَا أَعَزَّ مِنْ كُلِّ عَزِيزٍ

33.  

Ey her büyükten daha büyük olan,

Ey bütün cömertlerden daha cömert olan,

Ey bütün merhametlilerden daha merhametli olan,

Ey bütün bilgilerden daha çok bilgili olan,

Ey bütün hikmet sahiplerinden daha çok hikmetli olan,

Ey her kadimden daha Kadîm olan,

Ey her büyükten daha büyük olan,

Ey her latiften daha latif,

Ey her yüceden daha yüce,

Ey her azizden daha çok izzet sâhibi olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا كَرِيمَ الصَّفْحِ يَا عَظِيمَ الْمَنِّ يَا كَثِيرَ الْخَيْرِ يَا قَدِيمَ الْفَضْلِ يَا دَائِمَ اللُّطْفِ يَا لَطِيفَ الصُّنْعِ يَا مُنَفِّسَ الْكَرْبِ يَا كَاشِفَ الضُّرِّ يَا مَالِكَ الْمُلْكِ يَا قَاضِيَ الْحَقِّ

34.  

Ey bağışlamada kerem ve lütfu bol olan

Ey büyük iyilik ve nimet sahibi olan,

Ey hayrı çok olan,

Ey fazlı- ihsanı kâdim ve ezeli olan,

Ey lütfu ebedi olan,

Ey san"atı latif ve güzel olan,

Ey sıkıntıyı gideren,

Ey bela ve zorluklara son veren,

Ey (varlık mülkünün sahibi,

Ey hak ve hakikat üzere hüküm veren!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ هُوَ فِي عَهْدِهِ وَفِيٌّ يَا مَنْ هُوَ فِي وَفَائِهِ قَوِيٌّ يَا مَنْ هُوَ فِي قُوَّتِهِ عَلِيٌّ يَا مَنْ هُوَ فِي عُلُوِّهِ قَرِيبٌ يَا مَنْ هُوَ فِي قُرْبِهِ لَطِيفٌ يَا مَنْ هُوَ فِي لُطْفِهِ شَرِيفٌ يَا مَنْ هُوَ فِي شَرَفِهِ عَزِيزٌ يَا مَنْ هُوَ فِي عِزِّهِ عَظِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي عَظَمَتِهِ مَجِيدٌ يَا مَنْ هُوَ فِي مَجْدِهِ حَمِيدٌ

35.  

Ey ahdinde vefalı,

Ey vefakarlığı güçlü,

Ey kuvvetinde yüce,

Ey yüce olduğu halde yakın,

Ey yakın olduğu halde latif,

Ey lütfüyle birlikte şerif,

Ey şerefiyle birlikte aziz,

Ey izzetinde azim,

Ey azametinde yüce!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا كَافِي يَا شَافِي يَا وَافِي يَا مُعَافِي يَا هَادِي يَا دَاعِي يَا قَاضِي يَا رَاضِي يَا عَالِي يَا بَاقِي

36.  

Allah"ım ben (mübarek) İsmin hürmetine (Hacetlerimi) senden diliyorum;

Ey (kendisine, güvenip yönelene) yeterle gelen, Ey (bütün detlere) şifa veren,

Ey (verdiği ahde) vefa eden,

Ey sıhhat ve afiyet veren,

Ey (yaratıkları) hidayet eden,

Ey (kullarını iyiliğe ve cennete) davet eden,

Ey (hak üzere) hüküm veren,

Ey (salih ve itaatkar) kullarından hoşnud olan,

Ey (her şeyiyle) yüce ve âli olan,

Ey (ebediyyen) bâkî kalan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ خَاضِعٌ لَهُ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ خَاشِعٌ لَهُ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ كَائِنٌ لَهُ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ مَوْجُودٌ بِهِ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ مُنِيبٌ إِلَيْهِ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ خَائِفٌ مِنْهُ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ قَائِمٌ بِهِ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ صَائِرٌ إِلَيْهِ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ يَا مَنْ كُلُّ شَيْ‏ءٍ هَالِكٌ إِلا وَجْهَهُ

37.  

Ey her şeyin kendisine boyun eğdiği,

Ey her şeyin kendisinden korkup çekindiği,

Ey herşey kendisi için var olduğu,

Ey her şeyin kendisi ile var olduğu,

Ey her şeyin kendisine döndüğü,

Ey her şeyin kendisinden korktuğu,

Ey her şeyin kendisiyle ayakta durduğu,

Ey her şeyin kendisine yöneldiği, hareket ettiği,

Ey her şeyin kendisini medh-u senasıyla tesbih ettiği,

Ey (Mukaddes vechinin) dışında her şeyin helâk olduğu!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا مَنْ لامَفَرَّ إِلا إِلَيْهِ يَا مَنْ لا مَفْزَعَ إِلا إِلَيْهِ يَا مَنْ لا مَقْصَدَ إِلا إِلَيْهِ يَا مَنْ لا مَنْجَى مِنْهُ إِلا إِلَيْهِ يَا مَنْ لا يُرْغَبُ إِلا إِلَيْهِ يَا مَنْ لا حَوْلَ وَ لا قُوَّةَ إِلا بِهِ يَا مَنْ لا يُسْتَعَانُ إِلا بِهِ يَا مَنْ لا يُتَوَكَّلُ إِلا عَلَيْهِ يَا مَنْ لا يُرْجَى إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يُعْبَدُ إِلا هُوَ

38.  

Ey (suçlular için) kendi dergahından başka kaçılacak yer bulunmayan,

Ey kendisinden başka sığınılacak yer olmayan,

Ey kendisinden başka varılacak hedef ve maksat bulunmayan (kahr-u gazabından kurtulmak için) kendi dergahından başka kurtuluş yeri bulunmayan,

Ey ancak kendisine rağbet edilen,

Ey kendisinden başka güç ve kuvvet kaynağı olabilecek kimse bulunmayan,

Ey kendisinden başka kimseden yardım dilenilmeyen,

Ey kendisinden başkasına ibâdet edilmeyen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا خَيْرَ الْمَرْهُوبِينَ يَا خَيْرَ الْمَرْغُوبِينَ يَا خَيْرَ الْمَطْلُوبِينَ يَا خَيْرَ الْمَسْئُولِينَ يَا خَيْرَ الْمَقْصُودِينَ يَا خَيْرَ الْمَذْكُورِينَ يَا خَيْرَ الْمَشْكُورِينَ يَا خَيْرَ الْمَحْبُوبِينَ يَا خَيْرَ الْمَدْعُوِّينَ يَا خَيْرَ الْمُسْتَأْنِسِينَ

39.  

Ey kendisinden korkulanların en iyisi,

Ey rağbet edilenlerin en iyisi,

Ey talep edilenlerin en iyisi,

Ey kendisinden istekte bulunulanların en iyisi,

Ey kendisinde yönelilenlerin, maksud olanların en iyisi,

Ey zikredilen, anılanların en iyisi,

Ey şükredilenlerin en iyisi,

Ey sevilenlerin en iyisi,

Ey el açılıp çağrılanların en iyisi,

Ey kendisine ünsiyet edilenlerin en iyisi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا غَافِرُ يَا سَاتِرُ يَا قَادِرُ يَا قَاهِرُ يَا فَاطِرُ يَا كَاسِرُ يَا جَابِرُ يَا ذَاكِرُ يَا نَاظِرُ يَا نَاصِرُ

40. 

Allah"ım ben ismin hürmetine senden (hacetlerimi) diliyorum;

Ey (kullarının günahlarını) bağışlayan,

Ey (ayıpları, kötülükleri) örten,

Ey (her şeye) gücü yeten,

Ey (her şeye) galip gelen,

Ey (herşeyi yoktan var eden),

Ey (zalimleri ihtişamını) kıran,

Ey (yaraları) saran, iyileştiren,

Ey (kendisini ananları) anan,

Ey (yaratıkların hallerini) gören,

Ey (dostlarına) yardım eden!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ خَلَقَ فَسَوَّى يَا مَنْ قَدَّرَ فَهَدَى يَا مَنْ يَكْشِفُ الْبَلْوَى يَا مَنْ يَسْمَعُ النَّجْوَى يَا مَنْ يُنْقِذُ الْغَرْقَى يَا مَنْ يُنْجِي الْهَلْكَى يَا مَنْ يَشْفِي الْمَرْضَى يَا مَنْ أَضْحَكَ وَ أَبْكَى يَا مَنْ أَمَاتَ وَ أَحْيَا يَا مَنْ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَ الْأُنْثَى

 41. 

Ey yaratıp da her şeyi yerli yerine koyan düzelten,

Ey (her şeyi) belli ölçüler ve sınırlara tâbi kılıp, varması gereken hedefi gösteren,

Ey belayı kaldıran,

Ey gizli sırları, yakarışları işiten,

Ey (sapıklık girdabında) boğulanları kurtaran,

Ey helâk olanlara necat veren,

Ey hastalara şifa veren,

Ey güldüren ve ağlatan,

Ey öldüren ve dirilten,

Ey erkek ve dişiden oluşan çiftler yaratan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ فِي الْبَرِّ وَ الْبَحْرِ سَبِيلُهُ يَا مَنْ فِي الْآفَاقِ آيَاتُهُ يَا مَنْ فِي الْآيَاتِ بُرْهَانُهُ يَا مَنْ فِي الْمَمَاتِ قُدْرَتُهُ يَا مَنْ فِي الْقُبُورِ عِبْرَتُهُ يَا مَنْ فِي الْقِيَامَةِ مُلْكُهُ يَا مَنْ فِي الْحِسَابِ هَيْبَتُهُ يَا مَنْ فِي الْمِيزَانِ قَضَاؤُهُ يَا مَنْ فِي الْجَنَّةِ ثَوَابُهُ يَا مَنْ فِي النَّارِ عِقَابُهُ

42.

Ey denizden ve karada yolunu koyan,

Ey dış âlemde âyetleri bulunan,

Ey âyetler içinde delili olan,

Ey ölümde kudreti tecelli eden,

Ey kabirlerde alınacakibret vesileleri bulunan, Ey kıyamette saltanat sahibi olan,

Ey hesaba çekmede heybetli olan,

Ey hükmü geçen,

Ey cennette sevabı, mükafatı olan,

Ey (cehennem) ateşinde sevabı, mükafatı olan,

Ey (cehennem) ateşinde ceza ve azabı bulunan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا مَنْ إِلَيْهِ يَهْرُبُ الْخَائِفُونَ يَا مَنْ إِلَيْهِ يَفْزَعُ الْمُذْنِبُونَ يَا مَنْ إِلَيْهِ يَقْصِدُ الْمُنِيبُونَ يَا مَنْ إِلَيْهِ يَرْغَبُ الزَّاهِدُونَ يَا مَنْ إِلَيْهِ يَلْجَأُ الْمُتَحَيِّرُونَ يَا مَنْ بِهِ يَسْتَأْنِسُ الْمُرِيدُونَ يَا مَنْ بِهِ يَفْتَخِرُ الْمُحِبُّونَ يَا مَنْ فِي عَفْوِهِ يَطْمَعُ الْخَاطِئُونَ يَا مَنْ إِلَيْهِ يَسْكُنُ الْمُوقِنُونَ يَا مَنْ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ

43. 

Ey korkanların kendisine kaçtığı,

Ey günahkarların kendisine sığındığı,

Ey dönüş yapıp (tevbe edenlerin) yalnız kendisine yöneldiği,

Ey zâhitlerin ancak kendisine rağbet ettiği,

Ey şaşkınların kendisine iltica ettiği,

Ey muştak olanların yalnız kendisiyle ünsiye bulduğu,

Ey sevenlerin kendisiyle iftihâr ettiği

Ey hatakarların, affını arzuladığı,

Ey yakin ehli olanların (kalplerinin) ancak kendisiyle yatışıp huzur bulduğu,

Ey tevekkül edenlerin ancak kendisine güvendiği!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا حَبِيبُ يَا طَبِيبُ يَا قَرِيبُ يَا رَقِيبُ يَا حَسِيبُ يَا مَهِيبُ [مُهِيبُ‏] يَا مُثِيبُ يَا مُجِيبُ يَا خَبِيرُ يَا بَصِيرُ

44. 

Allah"ım, ben, ismin hakkına senden diliyorum (hacetlerimi);

Ey (hakikat âşıklarının) sevgilisi,

Ey (bütün dertlerin) tabibi,

Ey (yarattıklarına) yakın,

Ey (kullarını) gözeten,

Ey (kulların amellerinin) hesabını gören,

Ey heybet ve vekar sahibi olan,

Ey (iyi amellere) sevap veren,

Ey (duaları) icabet eden,

Ey (her şeyden haberdar olan,

Ey (her şeyi) gören!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا أَقْرَبَ مِنْ كُلِّ قَرِيبٍ يَا أَحَبَّ مِنْ كُلِّ حَبِيبٍ يَا أَبْصَرَ مِنْ كُلِّ بَصِيرٍ يَا أَخْبَرَ مِنْ كُلِّ خَبِيرٍ يَا أَشْرَفَ مِنْ كُلِّ شَرِيفٍ يَا أَرْفَعَ مِنْ كُلِّ رَفِيعٍ يَا أَقْوَى مِنْ كُلِّ قَوِيٍّ يَا أَغْنَى مِنْ كُلِّ غَنِيٍّ يَا أَجْوَدَ مِنْ كُلِّ جَوَادٍ يَا أَرْأَفَ مِنْ كُلِّ رَءُوفٍ

45. 

Ey her yakından daha yakın,

Ey her sevilenden daha çok sevilen,

Ey bütün görenlerden daha iyi gören,

Ey haberdar olanların hepsinden daha çok bilgisi bulunan,

Ey bütün şereflilerden daha çok şerefli olan,

Ey her yüceden daha yüce,

Ey bütün güçlülerden daha güçlü,

Ey bütün zenginlerden daha zengin,

Ey bütün cömertlerden daha cömert,

Ey şefkatlilerin hepsinden daha şefkatli!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا غَالِبا غَيْرَ مَغْلُوبٍ يَا صَانِعا غَيْرَ مَصْنُوعٍ يَا خَالِقا غَيْرَ مَخْلُوقٍ يَا مَالِكا غَيْرَ مَمْلُوكٍ يَا قَاهِرا غَيْرَ مَقْهُورٍ يَا رَافِعا غَيْرَ مَرْفُوعٍ يَا حَافِظا غَيْرَ مَحْفُوظٍ يَا نَاصِرا غَيْرَ مَنْصُورٍ يَا شَاهِدا غَيْرَ غَائِبٍ يَا قَرِيبا غَيْرَ بَعِيدٍ

46. 

Ey (asla) mağlup olmayan gâlip,

Ey yaratılmış olmayan sanatkâr,

Ey mahluk olmayan yaratan,

Ey kendisine sahip olunamayacak mâli,

Ey mağlup ve zelil olunamayan kâhir,

Ey yüceltilmeye ihtiyacı olmayan yüce,

Ey korunmaya ihtiyacı olamayan koruyucu,

Ey yardıma ihtiyacı olmayan yardımcı,

Ey (biran bile gâip olmayan) şâhid,

Ey (asla) uzaklaşmayan yakın!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا نُورَ النُّورِ يَا مُنَوِّرَ النُّورِ يَا خَالِقَ النُّورِ يَا مُدَبِّرَ النُّورِ يَا مُقَدِّرَ النُّورِ يَا نُورَ كُلِّ نُورٍ يَا نُورا قَبْلَ كُلِّ نُورٍ يَا نُورا بَعْدَ كُلِّ نُورٍ يَا نُورا فَوْقَ كُلِّ نُورٍ يَا نُورا لَيْسَ كَمِثْلِهِ نُورٌ

47. 

Ey nurun nuru,

Ey nuru nurlandıran,

Ey nuru yaratan,

Ey nuru yöneten,

Ey nuru takdir edip ölçülendiren,

Ey her nurun nuru,

Ey her nurdan önce nur olan,

Ey her nurdan sonra nur olan,

Ey her nurun üstünde olan Nur,

Ey hiç bir nurun kendisi gibi olmadığı Nur

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ عَطَاؤُهُ شَرِيفٌ يَا مَنْ فِعْلُهُ لَطِيفٌ يَا مَنْ لُطْفُهُ مُقِيمٌ يَا مَنْ إِحْسَانُهُ قَدِيمٌ يَا مَنْ قَوْلُهُ حَقٌّ يَا مَنْ وَعْدُهُ صِدْقٌ يَا مَنْ عَفْوُهُ فَضْلٌ يَا مَنْ عَذَابُهُ عَدْلٌ يَا مَنْ ذِكْرُهُ حُلْوٌ يَا مَنْ فَضْلُهُ عَمِيمٌ

48. 

Ey bağışı şerefli- değerli olan,

Ey fiili latîf olan,

Ey lütfü daimi ve ebedi olan,

Ey ihsanı kâdim, e ezeli olan,

Ey sözü hak olan,

Ey verdiği vaadi doğru olan,

Ey (kullarını) affederek (onlara) fazl-u ihsanı olan,

Ey azabı adalete dayanan,

Ey zikri tatlı olan,

Ey fazl-ü keremi (bütün yaratıklara) şamil olan

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا مُسَهِّلُ يَا مُفَصِّلُ يَا مُبَدِّلُ يَا مُذَلِّلُ يَا مُنَزِّلُ يَا مُنَوِّلُ يَا مُفْضِلُ يَا مُجْزِلُ يَا مُمْهِلُ يَا مُجْمِلُ

49. 

Allah"ım ben, ismin hürmetine sana el açıyor (hacetimi) senden diliyorum;

Ey (müşkülleri) kolaylaştıran,

Ey (hakkı, batıldan iyiyi, kötüden, nuru zulmetten...) ayıran,

Ey (kötülüğü iyiliğe) çeviren,

Ey (serkeş ve âsileri) râm eden,

Ey (rahmet ve nimetini) indiren,

Ey bol bol bağışta bulunan,

Ey fazl-ü kerem sahibi olan,

Ey büyük (nimetler) veren,

Ey (günahkarlara tevbe ve dönüş için) muhlet veren,

Ey (kullarına) güzel davranan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ يَرَى وَ لا يُرَى يَا مَنْ يَخْلُقُ وَ لا يُخْلَقُ يَا مَنْ يَهْدِي وَ لا يُهْدَى يَا مَنْ يُحْيِي وَ لا يُحْيَى يَا مَنْ يَسْأَلُ وَ لا يُسْأَلُ يَا مَنْ يُطْعِمُ وَ لا يُطْعَمُ يَا مَنْ يُجِيرُ وَ لا يُجَارُ عَلَيْهِ يَا مَنْ يَقْضِي وَ لا يُقْضَى عَلَيْهِ يَا مَنْ يَحْكُمُ وَ لا يُحْكَمُ عَلَيْهِ يَا مَنْ لَمْ يَلِدْ وَ لَمْ يُولَدْ وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوا أَحَدٌ

50.

Ey gören ve görünmeyen,

Ey yaratan ve yaratılmayan,

Ey hidayet edip de hidayete muhtaç olmayan

Ey hayat verip de kendisi hayat verilmeye muhtaç olmayan,

Ey sorgulayan fakat (başkaları tarafından) sorgulanmayan,

Ey (her şeyi) doyuran, fakat kendisi doyurulmakta münezzeh olan,

Ey başkalarını (rahmetine) sığındıran, fakat sığındırılmaya muhtaç olmayan,

Ey (her şey hakkında) karar veren, fakat kendisi hakkında karar verilmeyen,

Ey herkese hüküm süren, fakat (asla) başkalarının hakimiyeti altına girmeyen,

Ey doğurmayan ve doğmayan ve asla eşi, dengi bulunmayan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا نِعْمَ الْحَسِيبُ يَا نِعْمَ الطَّبِيبُ يَا نِعْمَ الرَّقِيبُ يَا نِعْمَ الْقَرِيبُ يَا نِعْمَ الْمُجِيبُ يَا نِعْمَ الْحَبِيبُ يَا نِعْمَ الْكَفِيلُ يَا نِعْمَ الْوَكِيلُ يَا نِعْمَ الْمَوْلَى يَا نِعْمَ النَّصِيرُ

51. 

Ey güzel hesap gören,

Ey güzel Tabîb,

Ey güzel gözetleyici,

Ey güzel yakın,

Ey güzel icâbet eden,

Ey güzel sevgili,

Ey güzel Kefil,

Ey güzel Vekil,

Ey güzel Mevla,

Ey güzel yardımcı!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا سُرُورَ الْعَارِفِينَ يَا مُنَى الْمُحِبِّينَ يَا أَنِيسَ الْمُرِيدِينَ يَا حَبِيبَ التَّوَّابِينَ يَا رَازِقَ الْمُقِلِّينَ يَا رَجَاءَ الْمُذْنِبِينَ يَا قُرَّةَ عَيْنِ الْعَابِدِينَ يَا مُنَفِّسَ عَنِ الْمَكْرُوبِينَ يَا مُفَرِّجَ عَنِ الْمَغْمُومِينَ يَا إِلَهَ الْأَوَّلِينَ وَ الْآخِرِينَ

52. 

Ey âriflerin sevinci,

Ey sevenlerin arzusu

Ey kendisine müştak olanların dostu,

Ey tevbekarların sevgilisi,

Ey muhtaçlara rızık veren,

Ey günahkarların ümidi,

Ey ibadet edenlerin göz nuru,

Ey sıkıntıda bulunanların sıkıntısını gideren,

Ey hüzünlülerin hüznüne son veren,

Ey evvellerin ve âhirlerin (bütün yaratıkların) ilahı!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا رَبَّنَا يَا إِلَهَنَا يَا سَيِّدَنَا يَا مَوْلانَا يَا نَاصِرَنَا يَا حَافِظَنَا يَا دَلِيلَنَا يَا مُعِينَنَا يَا حَبِيبَنَا يَا طَبِيبَنَا

53. 

Allah"ım ben, (güzel) ismin hakkına sana el açıyor, (hacetlerimi) senden diliyorum;

Ey bizim Rabbimiz,

Ey bizim ilâhımız,

Ey bizim efendimiz,

Ey bizim mevlamız,

Ey bizim (düşmana karşı) yardımcımız,

Ey bizim koruyucumuz,

Ey bize yol gösteren,

Ey bizim yardımcımız,

Ey bizim habibimiz, sevgilimiz,

Ey bizim tabibimiz!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا رَبَّ النَّبِيِّينَ وَ الْأَبْرَارِ يَا رَبَّ الصِّدِّيقِينَ وَ الْأَخْيَارِ يَا رَبَّ الْجَنَّةِ وَ النَّارِ يَا رَبَّ الصِّغَارِ وَ الْكِبَارِ يَا رَبَّ الْحُبُوبِ وَ الثِّمَارِ يَا رَبَّ الْأَنْهَارِ وَ الْأَشْجَارِ يَا رَبَّ الصَّحَارِي وَ الْقِفَارِ يَا رَبَّ الْبَرَارِي وَ الْبِحَارِ يَا رَبَّ اللَّيْلِ وَ النَّهَارِ يَا رَبَّ الْأَعْلانِ وَ الْأَسْرَارِ

54. 

Ey Peygamberlerin ve iyilerin Rabb"i,

Ey sıddıkların ve seçkinlerin Rabb"i,

Ey cennet ve cehennemin Rabb"i,

Ey küçüklerin ve büyüklerin Rabb"i,

Ey tanelerin ve meyvelerin Rabb"i,

Ey nehirlerin ve ağaçların Rabb"i,

Ey sahraların ve çöllerin Rabb"i,

Ey karaların ve denizlerin Rabb"i,

Ey gece ve gündüzün Rabb"i,

Ey açıkların ve gizliliklerin Rabb"i!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا مَنْ نَفَذَ فِي كُلِّ شَيْ‏ءٍ أَمْرُهُ يَا مَنْ لَحِقَ بِكُلِّ شَيْ‏ءٍ عِلْمُهُ يَا مَنْ بَلَغَتْ إِلَى كُلِّ شَيْ‏ءٍ قُدْرَتُهُ يَا مَنْ لا تُحْصِي الْعِبَادُ نِعَمَهُ يَا مَنْ لا تَبْلُغُ الْخَلائِقُ شُكْرَهُ يَا مَنْ لا تُدْرِكُ الْأَفْهَامُ جَلالَهُ يَا مَنْ لا تَنَالُ الْأَوْهَامُ كُنْهَهُ يَا مَنِ الْعَظَمَةُ وَ الْكِبْرِيَاءُ رِدَاؤُهُ يَا مَنْ لا تَرُدُّ الْعِبَادُ قَضَاءَهُ يَا مَنْ لا مُلْكَ إِلا مُلْكُهُ يَا مَنْ لا عَطَاءَ إِلا عَطَاؤُهُ

55. 

Ey emri her şeyde geçerli olan,

Ey ilmi herşey kuşatan,

Ey gücü her şeye yeten,

Ey nimetlerini kulların sayamadığı,

Ey şükrünü yaratıkların (layıkıyla) yerine getiremediği,

Ey yüceliğini zihinlerin kavrayamadığı,

Ey künhüne varamadığı,

Ey azamet ve kibriya örtüsü olan,

Ey kesin olarak (takdir edip) hükme bağladığını kulların reddedemediği,

Ey kendi saltanat ve mülkünden başka (hakiki) bir saltanat bulunmayan,

Ey kendi bağışından başka (gerçek) bir bağış bulunmayan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا مَنْ لَهُ الْمَثَلُ الْأَعْلَى يَا مَنْ لَهُ الصِّفَاتُ الْعُلْيَا يَا مَنْ لَهُ الْآخِرَةُ وَ الْأُولَى يَا مَنْ لَهُ الْجَنَّةُ الْمَأْوَى يَا مَنْ لَهُ الْآيَاتُ الْكُبْرَى يَا مَنْ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى يَا مَنْ لَهُ الْحُكْمُ وَ الْقَضَاءُ يَا مَنْ لَهُ الْهَوَاءُ وَ الْفَضَاءُ يَا مَنْ لَهُ الْعَرْشُ وَ الثَّرَى يَا مَنْ لَهُ السَّمَاوَاتُ الْعُلَى

56. 

Ey en yüce misâlin sahibi,

Ey en yüce sıfatların sahibi,

Ey âhiret ve dünyanın sahibi,

Ey cennet-ül Me"vâ"nın sahibi,

Ey en büyük âyetlerin sahibi,

Ey en güzel isimlerin sâhibi

Ey hüküm ve yargının sâhibi,

Ey havâ ve uzayın sâhibi,

Ey Arşın ve yerin sâhibi,

Ey yüce göklerin sâhib!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا عَفُوُّ يَا غَفُورُ يَا صَبُورُ يَا شَكُورُ يَا رَءُوفُ يَا عَطُوفُ يَا مَسْئُولُ يَا وَدُودُ يَا سُبُّوحُ يَا قُدُّوسُ

57. 

Allah"ım ben ismin hürmetine sana el açıyor, dilekte bulunuyorum;

Ey çok affeden,

Ey çok bağışlayan,

Ey çok sabreden,

Ey (kullarının amellerini) karşılıksız bırakmayan,

Ey çok şefkatli olan,

Ey çok merhametli olan,

Ey kendisinden dilekte bulunulan,

Ey (salih kullarını) çok seven, çok sevilen,

Ey münezzeh,

Ey mukaddes!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا مَنْ فِي السَّمَاءِ عَظَمَتُهُ يَا مَنْ فِي الْأَرْضِ آيَاتُهُ يَا مَنْ فِي كُلِّ شَيْ‏ءٍ دَلائِلُهُ يَا مَنْ فِي الْبِحَارِ عَجَائِبُهُ يَا مَنْ فِي الْجِبَالِ خَزَائِنُهُ يَا مَنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ يَا مَنْ إِلَيْهِ يَرْجِعُ الْأَمْرُ كُلُّهُ يَا مَنْ أَظْهَرَ فِي كُلِّ شَيْ‏ءٍ لُطْفَهُ يَا مَنْ أَحْسَنَ كُلَّ شَيْ‏ءٍ خَلَقَهُ يَا مَنْ تَصَرَّفَ فِي الْخَلائِقِ قُدْرَتُهُ

58. 

Ey gökyüzünde azameti görülen,

Ey yeryüzünde ayetleri tecelli eden,

Ey he şeyde delilleri bulunan,

Ey denizlerde hayret verici (yaratıkları, sanatları) bulunan,

Ey dağlarda hazineleri yer alan,

Ey yaratılışı ilk defa başlatan (öldükten sonrada) tekrar dirilten,

Ey bütün işler kendisine dönen,

Ey her şeyden lütfunu âşikar eden

Ey her şeyi en güzel şekilde yaratan,

Ey kudreti mahlukatını kuşatıp onda tasarruf eden!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا حَبِيبَ مَنْ لا حَبِيبَ لَهُ يَا طَبِيبَ مَنْ لا طَبِيبَ لَهُ يَا مُجِيبَ مَنْ لا مُجِيبَ لَهُ يَا شَفِيقَ مَنْ لا شَفِيقَ لَهُ يَا رَفِيقَ مَنْ لا رَفِيقَ لَهُ يَا مُغِيثَ مَنْ لا مُغِيثَ لَهُ يَا دَلِيلَ مَنْ لا دَلِيلَ لَهُ يَا أَنِيسَ مَنْ لا أَنِيسَ لَهُ يَا رَاحِمَ مَنْ لا رَاحِمَ لَهُ يَا صَاحِبَ مَنْ لا صَاحِبَ لَهُ

59. 

Ey sevgilisi olmayanın (gerçek) sevgilisi,

Ey tabîbi olmayanın tabibi,

Ey (isteklerine) icabet edeni olmayanın icâbet edeni,

Ey şefkat gösterecek kimsesi olmayanın şefkat göstereni,

Ey arkadaşı olmayanın arkadaşı,

Ey imdad edeni olmayanın imdatıcısı,

Ey kılavuzu olmayanın kılavuzu,

Ey ünsiyet kuracak kimsesi olmayanın enisi, can yoldaşı,

Ey merhamet edecek kimsesi olmayanın merhamet edeni,

Ey dostu olmayanın (gerçek) dostu!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا كَافِيَ مَنِ اسْتَكْفَاهُ يَا هَادِيَ مَنِ اسْتَهْدَاهُ يَا كَالِيَ مَنِ اسْتَكْلاهُ يَا رَاعِيَ مَنِ اسْتَرْعَاهُ يَا شَافِيَ مَنِ اسْتَشْفَاهُ يَا قَاضِيَ مَنِ اسْتَقْضَاهُ يَا مُغْنِيَ مَنِ اسْتَغْنَاهُ يَا مُوفِيَ مَنِ اسْتَوْفَاهُ يَا مُقَوِّيَ مَنِ اسْتَقْوَاهُ يَا وَلِيَّ مَنِ اسْتَوْلاهُ

60.

Ey kendisine yetmesini istiyenlere yeterli olan,

Ey kendisinden hidâyet diliyen hidâyet eden,

Ey kendisinden korunma diliyen koruyan,

Ey halinin gözetilmesini isteyen gözeten,

Ey şifa isteyene şifa veren,

Ey hükmetmesini isteyenler hakkında hükmünü veren,

Ey kendisinden zenginlik diliyenleri zenginleştiren,

Ey sözünü yerine getirmesini istiyenlere verdiği sözü yerine getiren,

Ey kendisinden güç, kuvvet diliyenleri güçlendiren,

Ey kendisinde dostluk ve sahiplik isteyenlerin dostu ve sahibi olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا خَالِقُ يَا رَازِقُ يَا نَاطِقُ يَا صَادِقُ يَا فَالِقُ يَا فَارِقُ يَا فَاتِقُ يَا رَاتِقُ يَا سَابِقُ [فَائِقُ‏] يَا سَامِقُ

 61. 

Allah"ım ben (yüce) isimlerin hakkına sana el açıyor dilekte bulunuyorum;

Ey yaratan,

Ey rızık veren,

Ey konuşan (sözleri, sesleri icad eden),

Ey (her şeyinde) doğru olan,

Ey (tohum ve taneyi) yarıp filizlendiren,

Ey (birbirinden ayrılması gerekenleri) ayıran,

Ey (kapalıları) açan,

Ey (açıklıkları) kapatan,

Ey (herşeyden önce var olan,

Ey her şeyden yüce!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا مَنْ يُقَلِّبُ اللَّيْلَ وَ النَّهَارَ يَا مَنْ جَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَ الْأَنْوَارَ يَا مَنْ خَلَقَ الظِّلَّ وَ الْحَرُورَ يَا مَنْ سَخَّرَ الشَّمْسَ وَ الْقَمَرَ يَا مَنْ قَدَّرَ الْخَيْرَ وَ الشَّرَّ يَا مَنْ خَلَقَ الْمَوْتَ وَ الْحَيَاةَ يَا مَنْ لَهُ الْخَلْقُ وَ الْأَمْرُ يَا مَنْ لَمْ يَتَّخِذْ صَاحِبَةً وَ لا وَلَدا يَا مَنْ لَيْسَ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ يَا مَنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ

62. 

Ey gece ve gündüzü değiştiren,

Ey karanlıkları ve ışıkları (alemin düzenine) yerleştiren,

Ey gölgeyi ve (güneşin) hararetini yaratan,

Ey güneş ve ayı emri altına alan,

Ey hayır ve şerri mukadder kılan,

Ey ölüm ve hayatı yaratan,

Ey yaratmak ve emretmek kendisine mahsus olan,

Ey kendisine eş ve evlâd edinmeyen,

Ey mülkünde ortağı bulunmayan,

Ey zillet (ve eksiklikten) kaynaklanan bir veli ve yardımcıya ihtiyacı olmayan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا مَنْ يَعْلَمُ مُرَادَ الْمُرِيدِينَ يَا مَنْ يَعْلَمُ ضَمِيرَ الصَّامِتِينَ يَا مَنْ يَسْمَعُ أَنِينَ الْوَاهِنِينَ يَا مَنْ يَرَى بُكَاءَ الْخَائِفِينَ يَا مَنْ يَمْلِكُ حَوَائِجَ السَّائِلِينَ يَا مَنْ يَقْبَلُ عُذْرَ التَّائِبِينَ يَا مَنْ لا يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ يَا مَنْ لا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ يَا مَنْ لا يَبْعُدُ عَنْ قُلُوبِ الْعَارِفِينَ يَا أَجْوَدَ الْأَجْوَدِينَ

63. 

Ey müştak olanların maksadından haberdar olan,

Ey susanların içini bilen,

Ey (üzüntüsünden) kendinden geçenlerin inlemelerini işiten,

Ey korkanların (kendisinden) korkanların ağlayışını gören,

Ey (kendisinden) dilekte bulunanların ihtiyaç duyduklarına sahip olan,

Ey tevbe edenlerin mazeretini kabul buyuran,

Ey fitne ve fesatçıların işlerini düzeltmeyen,

Ey iyilikte bulunanların ecrini zayi etmeyen,

Ey ariflerin kalplerinden uzaklaşmayan,

Ey cömertlerin cömerdi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا دَائِمَ الْبَقَاءِ يَا سَامِعَ الدُّعَاءِ يَا وَاسِعَ الْعَطَاءِ يَا غَافِرَ الْخَطَاءِ يَا بَدِيعَ السَّمَاءِ يَا حَسَنَ الْبَلاءِ يَا جَمِيلَ الثَّنَاءِ يَا قَدِيمَ السَّنَاءِ يَا كَثِيرَ الْوَفَاءِ يَا شَرِيفَ الْجَزَاءِ

64. 

Ey ebediyen bâki kalacak olan,

Ey duayı işitip (icabet eden),

Ey bağışı geniş olan,

Ey hatayı bağışlayan,

Ey gökyüzünü emsalsiz yaratan,

Ey iyi imtihan eden,

Ey medh-ü senası güzel olan,

Ey (varlığının) parıltısı kadim olan,

Ey vefası bol olan,

Ey mükafatı şanlı, şerefli olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا سَتَّارُ يَا غَفَّارُ يَا قَهَّارُ يَا جَبَّارُ يَا صَبَّارُ يَا بَارُّ يَا مُخْتَارُ يَا فَتَّاحُ يَا نَفَّاحُ يَا مُرْتَاحُ

65. 

Allah"ım, (mukaddes) ismin hürmetine sana el açıyor dilekte bulunuyorum;

Ey (ayıpları) örten,

Ey çok bağışlayan,

Ey (her şeye) gâlip gelen, (düşmanlarını) kahreden,

Ey (istediği her şeyi) zorla da olsa yaptırabilen,

Ey çok sabırlı olan,

Ey iyilik eden,

Ey (istediğini) seçebilen,

Ey (müşkülleri) açan halleden,

Ey çok bağışta bulunan,

Ey rahatlatan ve dinlendiren!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!   

 يَا مَنْ خَلَقَنِي وَ سَوَّانِي يَا مَنْ رَزَقَنِي وَ رَبَّانِي يَا مَنْ أَطْعَمَنِي وَ سَقَانِي يَا مَنْ قَرَّبَنِي وَ أَدْنَانِي يَا مَنْ عَصَمَنِي وَ كَفَانِي يَا مَنْ حَفِظَنِي وَ كَلانِي يَا مَنْ أَعَزَّنِي وَ أَغْنَانِي يَا مَنْ وَفَّقَنِي وَ هَدَانِي يَا مَنْ آنَسَنِي وَ آوَانِي يَا مَنْ أَمَاتَنِي وَ أَحْيَانِي

66. 

Ey beni yaratıp (her şeyimi en güzel şekilde düzene koyan,

Ey beni rızıklandırıp terbiye eden,

Ey beni yedirip içiren,

Ey beni (kendisine) yakınlaştırıp yakınlardan kılan,

Ey beni koruyan bana (her şeyde) yeterli olan,

Ey beni koruyan ve gözeten,

Ey beni aziz kılan ve ihtiyaçlarımı gideren,

Ey beni muvaffak kılan ve hidâyet eden,

Ey benimle ünsiyet kuran ve (rahmetine) sığındıran,

Ey beni öldüren ve dirilten!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ يُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ يَا مَنْ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ يَا مَنْ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَ قَلْبِهِ يَا مَنْ لا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلا بِإِذْنِهِ يَا مَنْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ يَا مَنْ لا مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ يَا مَنْ لا رَادَّ لِقَضَائِهِ يَا مَنِ انْقَادَ كُلُّ شَيْ‏ءٍ لِأَمْرِهِ يَا مَنِ السَّمَاوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ يَا مَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ

67. 

Ey kelimeleriyle hakkın hak olduğunu ibâ eden,

Ey kullarından tevbeyi kabul buyuran,

Ey kişi ile kalbi arasına giren,

Ey izni olmadan hiç bir şefâat fayda vermeyen,

Ey yolundan sapanları

Ey iyi bilen,

Ey hükmünü geciktirecek kimse bulunmayan,

Ey kazasını geri çevirecek kimse olmayan, kimse olmayan,

Ey herşeyin emrine boyun eğdiği,

Ey gökler kudretiyle dürülmüş olan,

Ey rüzgarları rahmet (yağmurundan) önce müjdeci olarak gönderen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا مَنْ جَعَلَ الْأَرْضَ مِهَادا يَا مَنْ جَعَلَ الْجِبَالَ أَوْتَادا يَا مَنْ جَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجا يَا مَنْ جَعَلَ الْقَمَرَ نُورا يَا مَنْ جَعَلَ اللَّيْلَ لِبَاسا يَا مَنْ جَعَلَ النَّهَارَ مَعَاشا يَا مَنْ جَعَلَ النَّوْمَ سُبَاتا يَا مَنْ جَعَلَ السَّمَاءَ بِنَاءً يَا مَنْ جَعَلَ الْأَشْيَاءَ أَزْوَاجا يَا مَنْ جَعَلَ النَّارَ مِرْصَادا

68. 

Ey yeryüzünü (istirahat) beşiği yapan,

Ey dağları (yer yüzünün) kazıkları olarak karar kılan,

Ey güneşi kandil yapan,

Ey ayı aydınlık (vesilesi) kılan,

Ey geceyi örtü yapan,

Ey gündüzü iâşe için çalışıp çabalama zamanı kılan,

Ey uykuyu rahatlık ve huzur vâsıtası yapan,

Ey göğü bina kılan,

Ey her şeyi çiftler halinde yaratan,

Ey (cehennem) ateşini (kafirler için kurulan) pusu yeri karar kılan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا سَمِيعُ يَا شَفِيعُ يَا رَفِيعُ يَا مَنِيعُ يَا سَرِيعُ يَا بَدِيعُ يَا كَبِيرُ يَا قَدِيرُ يَا خَبِيرُ [مُنِيرُ] يَا مُجِيرُ

69. 

Allah"ım, ismin hürmetine sana el açıyor, dilekte bulunuyorum;

Ey (herşeyi) duyan,

Ey (günahların) şefaatçisi,

Ey (makamı yüce,

Ey mertebesi üstün,

Ey süratle (icabet eden- hesaba çeken),

Ey emsalsiz yaratan,

Ey büyük,

Ey (her şeye) gücü yeten,

Ey (her şeyden) haberdar,

Ey (sığınak dileyenleri) sığındıran!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

يَا حَيّا قَبْلَ كُلِّ حَيٍّ يَا حَيّا بَعْدَ كُلِّ حَيٍّ يَا حَيُّ الَّذِي لَيْسَ كَمِثْلِهِ حَيٌّ يَا حَيُّ الَّذِي لا يُشَارِكُهُ حَيٌّ يَا حَيُّ الَّذِي لا يَحْتَاجُ إِلَى حَيٍّ يَا حَيُّ الَّذِي يُمِيتُ كُلَّ حَيٍّ يَا حَيُّ الَّذِي يَرْزُقُ كُلَّ حَيٍّ يَا حَيّا لَمْ يَرِثِ الْحَيَاةَ مِنْ حَيٍّ يَا حَيُّ الَّذِي يُحْيِي الْمَوْتَى يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ لا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَ لا نَوْمٌ

70.

Ey her diriden önce hayat sahibi olan

Ey her diriden sonra hayat sahibi bulunan,

Ey hiç bir şey kendisine benzemeyen gerçek hayat sahibi,

Ey hiç bir dirinin (hiç bir şeyine) ortak olmadığı diri,

Ey hiç bir diriye muhtaç olmayan diri,

Ey her diriyi öldüren diri,

Ey her diriye rızık vere diri,

Ey hayatı hiç bir diriden miras almayan (kendi zâtıyla) diri,

Ey ölüleri dirilten diri,

Ey hayat sahibi,

Ey (varlıkları) ayakta tutan kendisini (hiç bir zaman) uyku basmayan ve uyumayan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ لَهُ ذِكْرٌ لا يُنْسَى يَا مَنْ لَهُ نُورٌ لا يُطْفَى يَا مَنْ لَهُ نِعَمٌ لا تُعَدُّ يَا مَنْ لَهُ مُلْكٌ لا يَزُولُ يَا مَنْ لَهُ ثَنَاءٌ لا يُحْصَى يَا مَنْ لَهُ جَلالٌ لا يُكَيَّفُ يَا مَنْ لَهُ كَمَالٌ لا يُدْرَكُ يَا مَنْ لَهُ قَضَاءٌ لا يُرَدُّ يَا مَنْ لَهُ صِفَاتٌ لا تُبَدَّلُ يَا مَنْ لَهُ نُعُوتٌ لا تُغَيَّرُ

 71. 

Ey unutulmayan, unutturulmayan zikrin sâhibi,

Ey söndürülemez nurun sâhibi,

Ey sayılamaz nimetlerin sâhibi,

Ey zeval bulmayan mülkün, saltanatın sâhibi,

Ey hadde hesaba gelmez medh-ü senânın sâhibi,

Ey belli bir keyfiyete sığdırılmaz celâlin sâhibi,

Ey idrâk edilemez kemâlin sahibi,

Ey idrâk edilemez kemâlin sahibi,

Ey reddedilemez haz ve hükmün sâhibi,

Ey yerini başka şeylerin alamayan sıfatların sâhibi,

Ey değiştirilemez vâsıfların sâhibi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ يَا مَالِكَ يَوْمِ الدِّينِ يَا غَايَةَ الطَّالِبِينَ يَا ظَهْرَ اللاجِينَ يَا مُدْرِكَ الْهَارِبِينَ يَا مَنْ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ يَا مَنْ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ يَا مَنْ يُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ يَا مَنْ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ يَا مَنْ هُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ

72. 

Ey âlemlerin Rabb"i,

Ey amellerin karşılığının verildiği (Kıyamet), gününün sahibi

Ey arayanların son maksadı,

Ey sığınanların destekcisi,

Ey kaçanları bulup yardımda bulunan,

Ey sabredenleri seven,

Ey tevbe edenleri seven,

Ey (maddi ve manevi pisliklerden) temizlenenleri seven,

Ey iyilikte bulunanları seven,

Ey hidayet olanları (her kesten) daha iyi bilen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا شَفِيقُ يَا رَفِيقُ يَا حَفِيظُ يَا مُحِيطُ يَا مُقِيتُ يَا مُغِيثُ يَا مُعِزُّ يَا مُذِلُّ يَا مُبْدِئُ يَا مُعِيدُ

73. 

Allah"ım ben, ismin hürmetine sana el açıyor, dilekte bulunuyorum; Ey şefkatli

Ey (kullarıyla) arkadaş olan,

Ey (yaratıklarını) koruyan,

Ey (âlemi), kuşatan,

Ey rızık veren,

Ey imdad eden,

Ey izzet veren,

Ey zelil kılan,

Ey (her şeyin) yaratılışını başlatan,

Ey (her şeyi) tekrar (kendine döndüren!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ هُوَ أَحَدٌ بِلا ضِدٍّ يَا مَنْ هُوَ فَرْدٌ بِلا نِدٍّ يَا مَنْ هُوَ صَمَدٌ بِلا عَيْبٍ يَا مَنْ هُوَ وِتْرٌ بِلا كَيْفٍ يَا مَنْ هُوَ قَاضٍ بِلا حَيْفٍ يَا مَنْ هُوَ رَبٌّ بِلا وَزِيرٍ يَا مَنْ هُوَ عَزِيزٌ بِلا ذُلٍّ يَا مَنْ هُوَ غَنِيٌّ بِلا فَقْرٍ يَا مَنْ هُوَ مَلِكٌ بِلا عَزْلٍ يَا مَنْ هُوَ مَوْصُوفٌ بِلا شَبِيهٍ

74. 

Ey zıddı olmayan Ehed,

Ey benzeri bulunmayan Ferd,

Ey her hangi bir kusur ve ihtiyacı bulunmayan Samed,

Ey niteliği olmayan tek,

Ey zulmü olmayan Rabb,

Ey zilleti bulunmayan Aziz,

Ey fakirliği olmayhan Gâni,

Ey (kimsenin) azledemiyeceği sultan,

Ey benzeri olmadan vasfedilen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا مَنْ ذِكْرُهُ شَرَفٌ لِلذَّاكِرِينَ يَا مَنْ شُكْرُهُ فَوْزٌ لِلشَّاكِرِينَ يَا مَنْ حَمْدُهُ عِزٌّ لِلْحَامِدِينَ يَا مَنْ طَاعَتُهُ نَجَاةٌ لِلْمُطِيعِينَ يَا مَنْ بَابُهُ مَفْتُوحٌ لِلطَّالِبِينَ يَا مَنْ سَبِيلُهُ وَاضِحٌ لِلْمُنِيبِينَ يَا مَنْ آيَاتُهُ بُرْهَانٌ لِلنَّاظِرِينَ يَا مَنْ كِتَابُهُ تَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ يَا مَنْ رِزْقُهُ عُمُومٌ لِلطَّائِعِينَ وَ الْعَاصِينَ يَا مَنْ رَحْمَتُهُ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ

75. 

Ey zikri zikredenler için şeref olan,

Ey şükrü şükredenler için kurtuluş ve saâdet vesilesi olan,

Ey hamdî kendisini hamdedenler için izzet vesilesi olan,

Ey itaati, itaat edenler için lurtuluş vesilesi olan,

Ey kapısı (kendisini) arayanlar için açık olan,

Ey yolu dönüş yapıp (tevbe edenler )için aşikâr olan,

Ey âyetleri (basiret gözüyle) bakanlar için delil olan,

Ey kitabı takva sahipleri için öğüt ve ibret vesilesi olan,

Ey rızkı itaatkar veya âsi olan olan her kesi kapsayan,

Ey rahmeti iyilik yapnalr için yakın olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا مَنْ تَبَارَكَ اسْمُهُ يَا مَنْ تَعَالَى جَدُّهُ يَا مَنْ لا إِلَهَ غَيْرُهُ يَا مَنْ جَلَّ ثَنَاؤُهُ يَا مَنْ تَقَدَّسَتْ أَسْمَاؤُهُ يَا مَنْ يَدُومُ بَقَاؤُهُ يَا مَنِ الْعَظَمَةُ بَهَاؤُهُ يَا مَنِ الْكِبْرِيَاءُ رِدَاؤُهُ يَا مَنْ لا تُحْصَى آلاؤُهُ يَا مَنْ لا تُعَدُّ نَعْمَاؤُهُ

76. 

Ey ismi mübârek olan,

Ey şa"nı, makamı yüce olan,

Ey kendisinden başka ilah bulunmayan,

Ey medh-ü senâsı yüce olan,

Ey isimleri mukaddes olan,

Ey bekası devam eden,

Ey yücelik onun cemal ve cilvesi olan,

Ey kibriya ve büyüklük libâsına bürünen,

Ey gizli nimetlerinin haddi hesabı olmayan,

Ey zahirî nimetleri sayılmayan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا مُعِينُ يَا أَمِينُ يَا مُبِينُ يَا مَتِينُ يَا مَكِينُ يَا رَشِيدُ يَا حَمِيدُ يَا مَجِيدُ يَا شَدِيدُ يَا شَهِيدُ

77. 

Allah"ım, ismin hürmetine sana el açıyor (hacetimi) senden diliyorum;

Ey yardım eden,

Ey emân veren,

Ey (açıklanması gerekenleri) açıklayan,

Ey (hiç bir şeyden) sarsılmayan,

Ey (her şeye) muktedir olan,

Ey (her şeyi) doğru ve kâmil olan

Ey övgüye layık olan,

Ey azamet ve yücelik sahibi olan,

Ey azab ve kahri) şiddetli olan,

Ey (alemde olup biten herşeye) şahid olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا ذَا الْعَرْشِ الْمَجِيدِ يَا ذَا الْقَوْلِ السَّدِيدِ يَا ذَا الْفِعْلِ الرَّشِيدِ يَا ذَا الْبَطْشِ الشَّدِيدِ يَا ذَا الْوَعْدِ وَ الْوَعِيدِ يَا مَنْ هُوَ الْوَلِيُّ الْحَمِيدُ يَا مَنْ هُوَ فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ يَا مَنْ هُوَ قَرِيبٌ غَيْرُ بَعِيدٍ يَا مَنْ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْ‏ءٍ شَهِيدٌ يَا مَنْ هُوَ لَيْسَ بِظَلامٍ لِلْعَبِيدِ

78. 

Ey yüce Arş"ın sâhibi,

Ey sağlam sözün sâhibi,

Ey dosdoğur ve eksiksiz Fiilin sâhibi,

Ey kıskıvrak yakalayan şiddetli intikam sâhibi,

Ey sevap vaad eden ve azap tehdidinde bulunan,

Ey övgüye layık veli,

Ey istediği her şeyi yapan,

Ey uzaklığı olmayan yakın,

Ey her şeye şahid ve nâzır olan,

Ey kullarına hiç bir şekilde zulmetmeyen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ لا شَرِيكَ لَهُ وَ لا وَزِيرَ يَا مَنْ لا شَبِيهَ [شِبْهَ‏] لَهُ وَ لا نَظِيرَ يَا خَالِقَ الشَّمْسِ وَ الْقَمَرِ الْمُنِيرِ يَا مُغْنِيَ الْبَائِسِ الْفَقِيرِ يَا رَازِقَ الطِّفْلِ الصَّغِيرِ يَا رَاحِمَ الشَّيْخِ الْكَبِيرِ يَا جَابِرَ الْعَظْمِ الْكَسِيرِ يَا عِصْمَةَ الْخَائِفِ الْمُسْتَجِيرِ يَا مَنْ هُوَ بِعِبَادِهِ خَبِيرٌ بَصِيرٌ يَا مَنْ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْ‏ءٍ قَدِيرٌ

79. 

Ey hiçbir ortağı ve veziri (yardımcısı) olmayan,

Ey hiçbir ortağı ve veziri (yardımcısı) olmayan,

Ey hiçbir benzeri ve dengi bulunmayan,

Ey güneşin ve nurlu ayın yaratıcısı,

Ey perişan halli fakirin ihtiyacını gideren,

Ey küçük yavrunun rızkını veren,

Ey yaşlı ihtiyara merhamet eden,

Ey kırılmış kemiği saran, iyileştiren (mağdur olanlara yardımcı olan),

Ey korku içinde sığınak dileyenleri koruyan,

Ey kullarının (her şeyinden) haberdar olan, gören,

Ey her şeye gücü yeten!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا ذَا الْجُودِ وَ النِّعَمِ يَا ذَا الْفَضْلِ وَ الْكَرَمِ يَا خَالِقَ اللَّوْحِ وَ الْقَلَمِ يَا بَارِئَ الذَّرِّ وَ النَّسَمِ يَا ذَا الْبَأْسِ وَ النِّقَمِ يَا مُلْهِمَ الْعَرَبِ وَ الْعَجَمِ يَا كَاشِفَ الضُّرِّ وَ الْأَلَمِ يَا عَالِمَ السِّرِّ وَ الْهِمَمِ يَا رَبَّ الْبَيْتِ وَ الْحَرَمِ يَا مَنْ خَلَقَ الْأَشْيَاءَ مِنَ الْعَدَمِ

80.

Ey cömertlik ve nimetler sahibi olan,

Ey fazl-u kerem sâhibi olan,

Ey Levhi ve kalemi yaratan,

Ey küçük karınca ve insanları yoktan var eden,

Ey azap ve intikam sahibi olan,

Ey (iyilikleri) Arap ve aceme (bütün insanlara) ilham eden,

Ey zorluk ve acılara son veren,

Ey sırları ve niyetleri bilen,

Ey (Kabe) evinin ve Harem"in Rabb"i olan,

Ey her şeyi yoktan vareden!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا فَاعِلُ يَا جَاعِلُ يَا قَابِلُ يَا كَامِلُ يَا فَاصِلُ يَا وَاصِلُ يَا عَادِلُ يَا غَالِبُ يَا طَالِبُ يَا وَاهِبُ

 81. 

Allah"ım ben, ismin hakkına sana el açıyor, (hacetimi) senden istiyorum,

Ey (alemdeki her hayrın) faili olan,

Ey (her şeyi) yerli yerinde karar kılan,

Ey (kulların mazeretini) kabul eden,

Ey her bakımdan eksiksiz ve kâmil olan,

Ey (hakkı bâtıldan ayıran,

Ey kavuşturan,

Ey adâlet sâhibi olan,

Ey (istediğine)gâlip gelen,

Ey (salih kullarını) taleb eden, (dergahına) isteyen,

Ey karşılıksız bağışta bulunan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ أَنْعَمَ بِطَوْلِهِ يَا مَنْ أَكْرَمَ بِجُودِهِ يَا مَنْ جَادَ بِلُطْفِهِ يَا مَنْ تَعَزَّزَ بِقُدْرَتِهِ يَا مَنْ قَدَّرَ بِحِكْمَتِهِ يَا مَنْ حَكَمَ بِتَدْبِيرِهِ يَا مَنْ دَبَّرَ بِعِلْمِهِ يَا مَنْ تَجَاوَزَ بِحِلْمِهِ يَا مَنْ دَنَا فِي عُلُوِّهِ يَا مَنْ عَلا فِي دُنُوِّهِ

82. 

Ey ihsanıyla nimet veren,

Ey cömertliğiyle keremde bulunan,

Ey lütfuyla cömertlik eden,

Ey kudretiyle izzet bulan,

Ey hikmetiyle her şeyi takdir eden (ölçüp biçen),

Ey tedbiriyle hükmeden,

Ey ilmiyle tedbir eden yürüten,

Ey hilmiyle (kulların günahlarından) geçen,

Ey yüce oluğu halde yakın olan,

Ey yakın olduğu halde yüce olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ يَا مَنْ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ يَا مَنْ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ يَا مَنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ يَا مَنْ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ يَا مَنْ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ يَا مَنْ يُعِزُّ مَنْ يَشَاءُ يَا مَنْ يُذِلُّ مَنْ يَشَاءُ يَا مَنْ يُصَوِّرُ فِي الْأَرْحَامِ مَا يَشَاءُ يَا مَنْ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ

83. 

Ey dilediğini yaratan,

Ey dilediğini yapan,

Ey dilediğini hidâyet eden,

Ey dilediğini saptıran (sapıklıkta bırakan)

Ey dilediğini azab eden,

Ey dilediğini bağışlayan,

Ey dilediğine izzet veren,

Ey dilediğini zelil, kılan

Ey dilediğini rahimlerde şekillendiren,

Ey rahmetini dilediğine tahsis eden.

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ لَمْ يَتَّخِذْ صَاحِبَةً وَ لا وَلَدا يَا مَنْ جَعَلَ لِكُلِّ شَيْ‏ءٍ قَدْرا يَا مَنْ لا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدا يَا مَنْ جَعَلَ [مِنَ الْمَلائِكَةِ] الْمَلائِكَةَ رُسُلا يَا مَنْ جَعَلَ فِي السَّمَاءِ بُرُوجا يَا مَنْ جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارا يَا مَنْ خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرا يَا مَنْ جَعَلَ لِكُلِّ شَيْ‏ءٍ أَمَدا يَا مَنْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْ‏ءٍ عِلْما يَا مَنْ أَحْصَى كُلَّ شَيْ‏ءٍ عَدَدا

84. 

Ey hiç bir eş ve evlad edinmeyen,

Ey şey için belli bir ölçü ve hudud belirleyen

Ey kimseyi hükmüne ortak kılmayan,

Ey melekleir elçi yapan,

Ey gökyüzünde burçlar meydana getiren,

Ey yeryüzünü salim ve barınmaya müsait kılan,

Ey insan bir damla sudan (nütfeden) yaratan,

Ey her şey için (sona erecek) belli bir zaman tayin eden,

Ey her şeyi ilmiyle kuşatan,

Ey her şeyin hesabını, sayısını bilen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا أَوَّلُ يَا آخِرُ يَا ظَاهِرُ يَا بَاطِنُ يَا بَرُّ يَا حَقُّ يَا فَرْدُ يَا وِتْرُ يَا صَمَدُ يَا سَرْمَدُ

85. 

Allah"ım ben, ismin hürmetine sana el açıyor (hacetimi) senden diliyorum

Ey evvel,

Ey âhir,

Ey zahir,

Ey batın,

Ey iyilik sever,

Ey Hak,

Ey yegâne,

Ey tek,

Ey ihtiyaçsız eksiksiz,

Ey sonsuz ebedî

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا خَيْرَ مَعْرُوفٍ عُرِفَ يَا أَفْضَلَ مَعْبُودٍ عُبِدَ يَا أَجَلَّ مَشْكُورٍ شُكِرَ يَا أَعَزَّ مَذْكُورٍ ذُكِرَ يَا أَعْلَى مَحْمُودٍ حُمِدَ يَا أَقْدَمَ مَوْجُودٍ طُلِبَ يَا أَرْفَعَ مَوْصُوفٍ وُصِفَ يَا أَكْبَرَ مَقْصُودٍ قُصِدَ يَا أَكْرَمَ مَسْئُولٍ سُئِلَ يَا أَشْرَفَ مَحْبُوبٍ عُلِمَ

86. 

Ey tanınanların en iyisi,

Ey ibâdet edilen üstün mabud,

Ey şükredilenlerin en yücesi,

Ey anılanların en izzetlisi,

Ey övülenlerin en ulusu,

Ey aranan en kadim varlık,

Ey vasfedilen en yüce mevsuf,

Ey kastedilen en büyük maksud,

Ey kendisinden dilenilenlerin en keremlisi,

Ey bilinen en şerefli sevgili!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا حَبِيبَ الْبَاكِينَ يَا سَيِّدَ الْمُتَوَكِّلِينَ يَا هَادِيَ الْمُضِلِّينَ يَا وَلِيَّ الْمُؤْمِنِينَ يَا أَنِيسَ الذَّاكِرِينَ يَا مَفْزَعَ الْمَلْهُوفِينَ يَا مُنْجِيَ الصَّادِقِينَ يَا أَقْدَرَ الْقَادِرِينَ يَا أَعْلَمَ الْعَالِمِينَ يَا إِلَهَ الْخَلْقِ أَجْمَعِينَ

87. 

Ey ağlayanların sevgilisi,

Ey tevekkül edenlerin efendisi,

Ey (doğru yoldan) sapanları hidâyet eden,

Ey mü"minlerin velisi,

Ey kendisini zikredenlerin can yoldaşı

Ey doğruların kurtarıcısı,

Ey bütün güçlülerden daha güçlü olan,

Ey bütün ilim sahiplerinden daha bilgili olan,

Ey bütün yaratıkların ilahı olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ عَلا فَقَهَرَ يَا مَنْ مَلَكَ فَقَدَرَ يَا مَنْ بَطَنَ فَخَبَرَ يَا مَنْ عُبِدَ فَشَكَرَ يَا مَنْ عُصِيَ فَغَفَرَ يَا مَنْ لا تَحْوِيهِ الْفِكَرُ يَا مَنْ لا يُدْرِكُهُ بَصَرٌ يَا مَنْ لا يَخْفَى عَلَيْهِ أَثَرٌ يَا رَازِقَ الْبَشَرِ يَا مُقَدِّرَ كُلِّ قَدَرٍ

88. 

Ey üstün olup da kahreden,

Ey sahip olup da güç yetiren,

Ey gizli olup da haberdar olan,

Ey ibadet edildiğinde karşılık veren,

Ey emrine itaatsizlik edildiğinde bağışlayan,

Ey fikirlere, düşüncelere sığmayan,

Ey hiç bir gözle görünmeyen,

Ey hiç bir (şeyin) eseri kendisine gizli kalmayan,

Ey bütün insanları rızıklandıran,

Ey bütün kaderleri takdir eden!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا حَافِظُ يَا بَارِئُ يَا ذَارِئُ يَا بَاذِخُ يَا فَارِجُ يَا فَاتِحُ يَا كَاشِفُ يَا ضَامِنُ يَا آمِرُ يَا نَاهِي

89. 

Allah"ım ben, ismin hürmetine sana el açıyor, dileniyorum;

Ey koruyan,

Ey yaratan,

Ey icad eden,

Ey yüce makama, mertebeye sahib olan,

Ey (üzüntüleri) gideren,

Ey (müşküllerin kapısını açan (halleden),

Ey (sıkıntılara) son veren (kullarının) kefili olan,

Ey (iyiliklere) emreden

Ey (kötülüklerden) nehyeden!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ لا يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يَصْرِفُ السُّوءَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يَخْلُقُ الْخَلْقَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يَغْفِرُ الذَّنْبَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يُتِمُّ النِّعْمَةَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يُقَلِّبُ الْقُلُوبَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يُدَبِّرُ الْأَمْرَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يُنَزِّلُ الْغَيْثَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يَبْسُطُ الرِّزْقَ إِلا هُوَ يَا مَنْ لا يُحْيِي الْمَوْتَى إِلا هُوَ

90.

Ey gaybı ancak kendisi bilen,

Ey kötülüğü (kullarından) ancak kendisi defeden,

Ey yaratıkları ancak kendisi yaratan,

Ey günahı ancak kendisi bağışlayan,

Ey nimet ancak kendisi tamamlayan,

Ey kalpleri ancak kendisi değiştiren,

Ey işleri nacak kendisi tedbir edip yöneten,

Ey yağmuru ancak kendi yağdıran,

Ey rızk ancak kendisi genişletip yayan,

Ey ölüleri ancak kendisi dirilten.

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مُعِينَ الضُّعَفَاءِ يَا صَاحِبَ الْغُرَبَاءِ يَا نَاصِرَ الْأَوْلِيَاءِ يَا قَاهِرَ الْأَعْدَاءِ يَا رَافِعَ السَّمَاءِ يَا أَنِيسَ الْأَصْفِيَاءِ يَا حَبِيبَ الْأَتْقِيَاءِ يَا كَنْزَ الْفُقَرَاءِ يَا إِلَهَ الْأَغْنِيَاءِ يَا أَكْرَمَ الْكُرَمَاءِ

91. 

Ey zayıfların yardımcısı,

Ey gariplerin arkadaşı,

Ey dostlara yardımcı olan,

Ey düşmanlara galip gelip kahreden,

Ey göğü yükselten,

Ey seçilmiş (kulların) can yoldaşı,

Ey takva sahiplerinin sevgilisi,

Ey fakirlerin hazinesi,

Ey zenginlerin ilahı,

Ey kerim olanların en keremlisi!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا كَافِيا مِنْ كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا قَائِما عَلَى كُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ لا يُشْبِهُهُ شَيْ‏ءٌ يَا مَنْ لا يَزِيدُ فِي مُلْكِهِ شَيْ‏ءٌ يَا مَنْ لا يَخْفَى عَلَيْهِ شَيْ‏ءٌ يَا مَنْ لا يَنْقُصُ مِنْ خَزَائِنِهِ شَيْ‏ءٌ يَا مَنْ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْ‏ءٌ يَا مَنْ لا يَعْزُبُ عَنْ عِلْمِهِ شَيْ‏ءٌ يَا مَنْ هُوَ خَبِيرٌ بِكُلِّ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ وَسِعَتْ رَحْمَتُهُ كُلَّ شَيْ‏ءٍ

92. 

Ey her şeyden taraf yeterli olan,

Ey her şeyi ayakta tutan, ye kendisine hiç bir şey benzemeyen,

Ey hiç bir şey mülkünü artırmayan,

Ey hiç bir şey kendisine saklı kalmayan

Ey hazinelerinden hiç bir şey eksilmeyen,

Ey hiç bir şey kendisi gibi olmayan,

Ey hiç bir şey bilgisi dışında kalmayan,

Ey her şeyden haberdar olan,

Ey rahmeti her şeyi kaplayan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا مُكْرِمُ يَا مُطْعِمُ يَا مُنْعِمُ يَا مُعْطِي يَا مُغْنِي يَا مُقْنِي يَا مُفْنِي يَا مُحْيِي يَا مُرْضِي يَا مُنْجِي

93. 

Allah"ım ben, ismin hakkına sana el açıyor, dileniyorum;

Ey ikram eden,

Ey gıda veren,

Ey nimet veren,

Ey bağışta bulunan,

Ey ihtiyaçları gideren,

Ey kazandıran,

Ey fâni kılan,

Ey dirilten

Ey hoşnud eden,

Ey necata veren, kurtaran!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا أَوَّلَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ آخِرَهُ يَا إِلَهَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ مَلِيكَهُ يَا رَبَّ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ صَانِعَهُ يَا بَارِئَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ خَالِقَهُ يَا قَابِضَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ بَاسِطَهُ يَا مُبْدِئَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ مُعِيدَهُ يَا مُنْشِئَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ مُقَدِّرَهُ يَا مُكَوِّنَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ مُحَوِّلَهُ يَا مُحْيِيَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ مُمِيتَهُ يَا خَالِقَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ وَ وَارِثَهُ

94. 

Ey her şeyin evveli ve sonu,

Ey her şeyin ilahı ve sahibi,

Ey her şeyin Rabb"i ve san"atkarı,

Ey her şeyi icad eden ve yaratan

Ey her şeyi daraltan ve genişleten,

Ey her şeyi ilk defa yaratan ve (öldükten sonra) tekrar kendisine döndüren,

Ey her şeyi dirilten ve öldüren

Ey her şeyi yaratan ve (öldükten sonra) ona vâris olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!

 يَا خَيْرَ ذَاكِرٍ وَ مَذْكُورٍ يَا خَيْرَ شَاكِرٍ وَ مَشْكُورٍ يَا خَيْرَ حَامِدٍ وَ مَحْمُودٍ يَا خَيْرَ شَاهِدٍ وَ مَشْهُودٍ يَا خَيْرَ دَاعٍ وَ مَدْعُوٍّ يَا خَيْرَ مُجِيبٍ وَ مُجَابٍ يَا خَيْرَ مُونِسٍ وَ أَنِيسٍ يَا خَيْرَ صَاحِبٍ وَ جَلِيسٍ يَا خَيْرَ مَقْصُودٍ وَ مَطْلُوبٍ يَا خَيْرَ حَبِيبٍ وَ مَحْبُوبٍ

95. 

Ey en iyi anan ve en iyi anılan,

Ey en iyi şükreden (karşılık veren) ve en iyi şükredilen,

Ey en iyi öven ve en iyi övülen,

Ey en iyi şahid olan, ve hakkında en iyi şehâdet edilen,

Ey en iyi çağıran ve en iyi çağırılan,

Ey (duayı) en iyi kabul eden, ve (davet) en iyi kabul eden,

Ey en iyi ünsiyet kuran ve kendisiyle en iyi ünsiyet kurulan,

Ey en iyi arkadaş olan ve en iyi arkadaş olunan,

Ey en iyi maksud olan ve en iyi aranan,

Ey en iyi seven ve en iyi sevilen!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ هُوَ لِمَنْ دَعَاهُ مُجِيبٌ يَا مَنْ هُوَ لِمَنْ أَطَاعَهُ حَبِيبٌ يَا مَنْ هُوَ إِلَى مَنْ أَحَبَّهُ قَرِيبٌ يَا مَنْ هُوَ بِمَنِ اسْتَحْفَظَهُ رَقِيبٌ يَا مَنْ هُوَ بِمَنْ رَجَاهُ كَرِيمٌ يَا مَنْ هُوَ بِمَنْ عَصَاهُ حَلِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي عَظَمَتِهِ رَحِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي حِكْمَتِهِ عَظِيمٌ يَا مَنْ هُوَ فِي إِحْسَانِهِ قَدِيمٌ يَا مَنْ هُوَ بِمَنْ أَرَادَهُ عَلِيمٌ

96. 

Ey kendisine dua edene icabet eden,

Ey kendisine itaat edeni seven,

Ey sevdiğine yakın olan,

Ey kendisinden korunma dileyenleri gözeten,

Ey kendisine ümit bağlayanlara kerim olan,

Ey emrine itaatsizlik edene hilim ve sabırla davranan

Ey azametiyle birlikte rahim olan,

Ey hikmetiyle birlikte azametli olan,

Ey ihsanında kadîm olan

Ey kendisine müştâk olanlardan haberdar olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ يَا مُسَبِّبُ يَا مُرَغِّبُ يَا مُقَلِّبُ يَا مُعَقِّبُ يَا مُرَتِّبُ يَا مُخَوِّفُ يَا مُحَذِّرُ يَا مُذَكِّرُ يَا مُسَخِّرُ يَا مُغَيِّرُ

97. 

Allah"ım ben, ismin hürmetine sana el açıyor, (hacetimi) senden dileniyorum;

Ey sebepleri takdir buyuran,

Ey (kullarını iyiliğe) teşvik eden,

Ey (kalpleri) halden hale değiştiren

Ey (âlemdeki işleri) takip eden, (âlemdeki işleri) düzene koyan,

Ey (kullarını) korkutan,

Ey (kullarını) sakındıran,

Ey (unutulanları) hatırlatan,

Ey (alemdeki güçleri) ram eden, elinde tutan,

Ey (durumları değiştiren!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ عِلْمُهُ سَابِقٌ يَا مَنْ وَعْدُهُ صَادِقٌ يَا مَنْ لُطْفُهُ ظَاهِرٌ يَا مَنْ أَمْرُهُ غَالِبٌ يَا مَنْ كِتَابُهُ مُحْكَمٌ يَا مَنْ قَضَاؤُهُ كَائِنٌ يَا مَنْ قُرْآنُهُ مَجِيدٌ يَا مَنْ مُلْكُهُ قَدِيمٌ يَا مَنْ فَضْلُهُ عَمِيمٌ يَا مَنْ عَرْشُهُ عَظِيمٌ

98. 

Ey (her şeyi icat etmeden) bilen,

Ey verdiği söze sâdık kalan,

Ey lütuf ve merhameti âşikar olan,

Ey emri (her zaman) galip gelen,

Ey kitabı sağlam olan,

Ey kazâ ve hükmü kesin olan,

Ey Kur"an"ı yüce olan,

Ey saltanatı kadim ve ezeli olan,

Ey fazl-ü keremi (bütün mahlukatı) kapsayan,

Ey arşı azametli olan!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا مَنْ لا يَشْغَلُهُ سَمْعٌ عَنْ سَمْعٍ يَا مَنْ لا يَمْنَعُهُ فِعْلٌ عَنْ فِعْلٍ يَا مَنْ لا يُلْهِيهِ قَوْلٌ عَنْ قَوْلٍ يَا مَنْ لا يُغَلِّطُهُ سُؤَالٌ عَنْ سُؤَالٍ يَا مَنْ لا يَحْجُبُهُ شَيْ‏ءٌ عَنْ شَيْ‏ءٍ يَا مَنْ لا يُبْرِمُهُ إِلْحَاحُ الْمُلِحِّينَ يَا مَنْ هُوَ غَايَةُ مُرَادِ الْمُرِيدِينَ يَا مَنْ هُوَ مُنْتَهَى هِمَمِ الْعَارِفِينَ يَا مَنْ هُوَ مُنْتَهَى طَلَبِ الطَّالِبِينَ يَا مَنْ لا يَخْفَى عَلَيْهِ ذَرَّةٌ فِي الْعَالَمِينَ

99. 

Ey bir (şeyi) işitme kendisini diğer bir işitmeden alıkoymayan,

Ey bir fiili yapması kendisini başka bir fiili yapmasına engel olmayan,

Ey bir söz kendisini başka bir sözden gâfil kılmayan,

Ey (kullarından) birisini isteği o"nu başka (birisinin) isteğiyle karıştırmasına vesile olmayan,

Ey hiç bir şeyin, kendisini başka bir şeyi (görmesine, bilmesine) engel olmayan,

Ey ısrarla istekte bulunanların ısrarı kendisini usandırmayan,

Ey kendisini arzulayanların son ve en büyük arzusu,

Ey âriflerin himmet ve gayretlerinin en son noktası olan,

Ey arayanlar en son talepleri olan,

Ey alemlerde bir zere dahi kendisine gizli kalmayan

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!  

 يَا حَلِيما لا يَعْجَلُ يَا جَوَادا لا يَبْخَلُ يَا صَادِقا لا يُخْلِفُ يَا وَهَّابا لا يَمَلُّ يَا قَاهِرا لا يُغْلَبُ يَا عَظِيما لا يُوصَفُ يَا عَدْلا لا يَحِيفُ يَا غَنِيّا لا يَفْتَقِرُ يَا كَبِيرا لا يَصْغُرُ يَا حَافِظا لا يَغْفُلُ سُبْحَانَكَ يَا لا إِلَهَ إِلا أَنْتَ الْغَوْثَ الْغَوْثَ خَلِّصْنَا مِنَ النَّارِ يَا رَبِّ

100.

Ey (günahlarla ceza vermede) acele etmeyen hilim ve sabır sâhibi,

Ey cimrilik yapmayan cömert,

Ey verdiği vaade hilaf etmeyen sâdık,

Ey bağıştan bıkmayan, usanmayan karşılıksız bağış ve ihsan sâhibi,

Ey (hiç bir zaman) mağlup olmayan Kâhir,

Ey (hakkıyla) vasfedilemeyecek azametli,

Ey (asla) haksızlık yapmayan Âdil

Ey (hiç bir zaman) fakirleşmeyen Gani,

Ey (asla küçülmeyen büyük,

Ey gaflete düşmeyen koruyucu!

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan; imdat! İmdat! Kurtar bizi ateşten

Ey Rabbim!"

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan...

Kurtar bizi ateşten ey Rabb"im!